Ülkemizde her geçen gün iki büyük yozlaşma gözlemleniyor. Her ikisi birbirine eklenince, ortaya tam anlamıyla bir felaket çıkıyor. Bunlardan birincisi, Türkçemizin yozlaşması. Günümüz medya ve iletişim araçlarında, özellikle televizyonlarda, Türkçe'nin yanlış kullanımı hızla yayılmakta. Hem dil bilgisi kurallarına hem de kelimelerin doğru telaffuzlarına ilişkin ciddi hatalar söz konusu. Bu yozlaşma, yazılı basında pek fazla görünmese de görsel medyada giderek egemen hale gelmiş durumda. İnsanlar, doğru Türkçeyi duymadıkça, yanlış bir dil kullanımı normalleşiyor.
Bir diğer yozlaşma türü ise, yabancı dil egemenliğiyle bağlantılı olarak İngilizcenin etkisiyle oluşan yanlış kullanımlar. Özellikle Arapça kökenli kelimelerle yapılan hatalar dikkat çekici. En belirgin örneklerden biri, "icraatları" ifadesi. “İcra” kelimesi zaten tekil bir kelimedir ve çoğul haliyle “icraat” şeklinde kullanılır. Ancak, televizyonlarda ve gazetelerde “icraatlar” gibi yanlış kullanımlar sıkça duyulmakta. Bu tür dil hataları, dilin yapısını bozan önemli unsurlar arasında yer alıyor ve Türkçenin doğru kullanımını tehdit ediyor. Bir diğer örnek ise “bari” kelimesi. Bu sözcüğün yerine de “bali” gibi anlamsız bir telaffuzda hatta yazım hatasında bulunanlar dahi var. Bari bunu doğru söyleyelim…
SİYASET, TİCARET VE MEDYADA KÜLTÜREL ÇÜRÜME
Daha geniş bir bakış açısıyla ele aldığımızda, Türkiye'de siyasetin, ticaretin, medyanın ve bürokrasinin arasındaki karmaşık ilişki de önemli bir yozlaşma faktörü oluşturuyor. Bu alanların birbirine sıkı sıkıya bağlı olması, toplumun daha sağlıklı bir şekilde gelişmesini engelliyor. Siyaset ve medya, toplumun öncüsü olması gereken alanlar olmasına rağmen, her iki alan da ekonomik ve politik çıkarlar uğruna yozlaşmış durumda. Bunun yanında, eğitim sisteminin zayıf olması, özellikle klasik liselerin iflas etmesiyle birlikte imam hatip okullarının yaygınlaşması, toplumu başka bir kültürel çöküşün eşiğine getirmiştir. Bu noktada medya, çok önemli bir yer tutmaya başlıyor. İnsanlar doğru bilgiyi ve kültürel anlayışı medya aracılığıyla alıyor. Ancak medya, ideolojik bir bakış açısıyla bilgi sunuyor ve bu da doğru bir eğitim yerine ideolojik bir yönlendirme sağlıyor. Kültürel çürüme de burada vücut buluyor.
YOZLAŞMANIN ARKASINDAKİ DÜŞÜNSEL TIKANIKLIK
Yozlaşmanın en tehlikeli yönlerinden biri, sorgulama yetisinin kaybolmasıdır. İnsanlar, kendilerine sunulan her bilgiyi sorgulamadan kabul eder hale geliyor. Bu, düşünsel bir yozlaşmanın en bariz örneğidir. Herhangi bir düşünceyi ya da oluşumu sorgulamadan kabul etmek, zihinsel bir durgunluk yaratır ve bireysel gelişim engellenir. Yozlaşma, aynı zamanda düşünceler arasındaki farkların giderek azalmasına da yol açar. Oysa farklı düşünceler, farklı bakış açıları ve farklı kültürel anlayışlar bir toplumun en büyük zenginlikleridir. Herkesin aynı düşündüğü, aynı şekilde davrandığı bir toplumda gelişim imkânsız hale gelir. Farklılıklar, düşünceler her zaman büyüyen, gelişen ve gücünü artıran unsurlardır.
YOLUNUZU KENDİNİZ ÇİZİN
Bir toplumun sağlıklı bir şekilde büyümesi için en önemli faktörlerden biri, bireylerin özgürce düşünmesi ve sorgulama yetisini kaybetmemesidir. Kendinizi asla baskı altında hissetmeyin. Bir görüşü kabul etmek zorunda değilsiniz. Herhangi bir bilgi veya görüş hakkında karar vermeden önce araştırın, doğruluğunu sorgulayın ve kendi fikirlerinizi oluşturun. Düşüncelerinizi savunurken, diğerlerinin düşüncelerini dinleyin ve açık fikirli olmaya özen gösterin. Kendinize güvenin ve başkalarının sizi dışlayacağı korkusuyla kendi düşüncelerinizi bastırmayın. Toplumun geleceği, sadece günümüzdeki fikirlerin değil, aynı zamanda farklı düşüncelerin bir arada var olabileceği, özgürce ifade edilebileceği bir zeminle şekillenecektir.
GELİŞİMİN ANAHTARI FARKLILIKLAR VE ÖZGÜRLÜK
Unutmayın, toplumlar ancak farklı düşüncelerle gelişebilir. Farklılıklar, insanları birbirine bağlayan değil, onları daha güçlü kılan unsurlardır. Birbirinden farklı düşünceler, farklı inançlar, farklı yaşam biçimleri ve farklı kültürler, toplumun büyük bir zenginliğidir. Sadece tek bir düşünceye sıkışan, sorgulama yetisini kaybeden bir toplumun geleceği kararmaya mahkumdur. Bizim görevimiz, bu yozlaşmaya karşı durmak, sorgulamak ve kendimizi ifade etmek için cesur olmak. Kendiniz olun, özgür düşünün ve her zaman sorgulayın…
Sevgiyle kalın…
GÜZEL CÜMLELER
Üstün akıllılardan başkası da derin düşünmez. ÂLİ İMRAN - 7