Genelde orta yaş grubundaki insanlar; “Yediğimiz yemeklerde, içtiğimiz içeceklerde, ayda yılda gittiğimiz köylerimizde, kasabalarımızda eskinin tadını bulamıyoruz.” diye şekva ederler.

Gecekondu bir eviniz ve kenarında bir ahırı, önünde mini bir bahçesi, bir köşesinde pinniği, bir köşesinde tandırı vardır. Zamanla yerleşim bölgesi içinde kalınca, yerine devasa apartmanlar dikilir. Dolayısıyla prim yapar ve sizin yaşam kalitenizi yükseltir. Fakat o gecekonduda, acısıyla tatlısıyla anılarınız kalmışsa, devasa apartmanlardan aynı zevki alamazsınız.

Picture1

En basiti: İçtiğiniz çayın dibini pencereden bahçeye doğru septirmenin zevkini size hangi apartman verebilir? Cevizi, bademi taşla tak tak kırmanın hazzını ceviz kıracağı verebilir mi? Tavuğun gıdaklamasını, horozun ötmesini, köpeğin kapı önünde havlamasını kapı zili karşılayabilir mi? Bahçede yakılan semaver eşliğinde, yeşil soğanla yumurtanın yufka ekmeğe sarılıp yenilmesinin keyfini en lüks elektrikli çaydanlık sağlayabilir mi? Bu örnekleri saymaya kalkarsak sayfalar yetmez.

Ama bunun yanında, yine de zamana ayak uydurmak zorundayız. Gelin kızın “Hem giderim hem de ağlarım.” dermiş hesabı, apartmanlarda yaşamaya mecburuz. Çünkü alternatifimiz yok.

Diğer taraftan, ülkemizin konumu gereği zaman zaman depremler yaşıyoruz ve yaşamaya da devam edeceğiz. Bu afetlerde bir köy, bir mahalle, bir kasaba, bazen de bir şehir yok olabiliyor.

"Dünyada her şeyi bir gün acıyla kaybetmek için kazanıyoruz." (Friedrich Schiller) hesabı, yılların bilgi ve birikimiyle o köye, o mahalleye ayrı bir neşe katan bakkal, çay ocağı, marangoz, berber, kasap, fırıncı vb. amcalar; iş yerleriyle birlikte, arkalarında yüzlerce sevenlerini bırakarak fani âlemden baki âleme gidiveriyorlar.

Zamanla o mekânlara modern şehirler inşa ediyoruz ama o yörenin geçmişini tanıyan insanların özlemini gideremiyoruz…

Bazen derinden bir ah çekip,

“Nerede o eski bakkallar... Nerede o eski pırtıcılar... Nerede o delme çatma çay ocağında içilen çayın tadı...” diyenlerin sayısı azımsanmayacak kadar çoktur.

Mahallenin Tadı Yok

Çikolatayı, sakızı almak için sana gelirdik,

Paramız olmayınca "Vereseye veriver." derdik

Zamansız gelen depremde seni de kaybettik

Şimdi yerinde yeller esiyor, BAKKAL amca

Mahallenin tadı yok, senin BAKKAL olmayınca

Dün ne idik, bugün ne olduk, yarın ne olacak?

Bak, gördün mü? Söndü fırında tüten son ocak

Kalmadı mahallede senin gibi pide yapacak

Şimdi yerinde yeller esiyor, PİDECİ amca

Mahallenin tadı yok, senin FIRIN olmayınca

Evinde sıkılan koşar sana gelirdi,

İki kelam edilip bol laf üretilirdi

Zamansız gelen deprem seni de devirdi

Şimdi yerinde yeller esiyor, ÇAYCI amca

Mahallenin tadı yok, senin ÇAY OCAĞI olmayınca

Yorulan, ağaç dibine oturur dinlenirdi

“Çimlere basmayın” diye tembihlenirdi

Zamansız gelen deprem seni de devirdi

Şimdi yerinde yeller esiyor, BEKÇİ amca

Mahallenin tadı yok, sen PARKTA olmayınca

"Mahallede her ustadan olmalı." derdin,

Küçük büyük demez, çağırınca gelirdin

Zamansız gelen depremde sen de devrildin

Şimdi yerinde yeller esiyor, TESİSATÇI amca

Mahallenin tadı yok, senin TAKIRTIN olmayınca

Bizde hakkın çok, çünkü ilmi irfanı sen öğrettin

“Okumaktan başka çareniz yok, çok çalışın.” derdin

Zamansız gelen depremde demek sen de can verdin

Şimdi yerinde yeller esiyor, ÖĞRETMEN amca

Mahallenin tadı yok, sen OKULDA olmayınca

Fakir fukaranın ayakkabılarını tamir ederdin

Öğrenciden para almaz, bir de çay ikram ederdin

Zamansız gelen depremde sen de gidiverdin

Şimdi yerinde yeller esiyor, TAMİRCİ amca

Mahallenin tadı yok, senin DÜKKÂN olmayınca

Hey gidi koca çınar, marangoz ustası Ali amca

Daha dün devretmiştin atölyeni oğlun Murat’a

Zamansız gelen depremde sen de gittin Rahman’a

Şimdi yerinde yeller esiyor, MARANGOZ amca

Mahallenin tadı yok, senin TALAŞ kokun olmayınca

Söz dinlemez, kendi kafana göre tıraş yapardın

Usandırmamak için türlü türlü fıkralar atardın

Zamansız gelen depremde sen de aramızdan ayrıldın

Şimdi yerinde yeller esiyor, BERBER amca

Mahallenin tadı yok, senin ESPİRİLERİN olmayınca

Bağırırdın: “Marul, maydanoz, taze geldi ıspanak!

Sakın pazara gitmeyin, şuradaki ucuzluğa bak!”

Zamansız gelen depremle sen de oldun bizden ırak

Şimdi yerinde yeller esiyor, MANAV amca

Mahallenin tadı yok, senin o BAĞIRMAN olmayınca

Topyekûn sizleri nasıl da özledik, bilir misiniz?

Feryâd ü figan etsek, acep geri gelir misiniz?

"Suçluyuz ama affedin." desek, helallik verir misiniz?

Şimdi soğuk yeller esiyor, HEPİNİZİN yerinde

Mahallenin tadı yok, SİZLERİ aramızda göremeyince