Postmodern (Fransızca, post-moderne; İngilizce, post-modern); modern-sonrası anlamında… Postmodern, 20. yüzyıl modernizmine tepki olarak ortaya çıkan sanat ve düşünce akımları… ‘Postmodern’ kavramı, ilk olarak tarihçi Arnold J. Toynbee tarafından 1950’lerin başında kullanılmış… Postmodernizm, modernizmin temel kavramlarını ve perspektiflerini sorgulayan ve bunlara alternatifler sunan bir düşünce akımı… Modernizm ve postmodernizm, felsefî, kültürel ve sanatsal açılardan oldukça farklı yaklaşımlar… Modernizm, 19. ve 20. yüzyılın başlarındaki dönemleri kapsayan, evrensel gerçekleri ve ilerlemeyi vurgulayan görüş… Postmodernizm, modernizme karşıt ve gerçeğin öznel olduğunu, metanın (kullanım ve değişim değeri olan şeylerin) ve çeşitliliğin önemli olduğunu öne süren bakış… Modernizm; daha düzenli, düşünceyi önceleyen perspektif… Postmodernizm ise, kargaşa, çoklu anlam ve paradokslara (alışılagelen fikirlere karşı olan fikir ve düşünce tarzlarına) odaklanan zaviye… Postmodernizm; 1980’lerden sonra ortaya çıkan bazı düşünce akımlarına verilen, 20. yüzyıl modernizmine tepki olarak doğan sanat ve düşünce akımları… Modern takılmanın işlevselliğini yitirmeye başladığı hengâmedir, postmodern tanımlamalar… En çok kafaların dumanlandığı tâbir, postmodern darbe… Postmodern darbe, askerî bir darbe değil… Postmodern darbe, demokratik kurumları kullanarak veya manipüle ederek iktidarı ele geçirme girişimi… Postmodern darbede, askerî güç kullanılmaz; medya, propaganda ve manipülasyon vb. araçlar devreye sokulur…
Postmodernizm, herkesin kendi gerçekliğini ve deneyimlerini oluşturduğunu vurgulayan ve bu nedenle tek bir evrensel gerçeklikten ziyade çoklu gerçekliklerin varlığını savunan düşünce akımı… Postmodernizm; modernist dönemi sorgulayan kültürel değerlerin ve kimliklerin sürekli olarak yeniden yapılandırıldığını öne süren; çeşitliliği, karmaşıklığı ve belirsizliği benimseyen; gerçeğin mutlak olduğu ve kesin bilginin erişilebilir olduğu modernist düşünceyi reddeden; sanattan edebiyata, mimariden felsefeye kadar birçok alanda etkisini gösteren fikir cereyanı… “Postmodernizm, gerçeğin çokluğunu ve çeşitliliğini kabul eder; tek bir gerçek veya doğru olmadığını savunur.” (Jean-François Lyotard)… “Postmodernizm, her şeyin birbiriyle ilişkili olduğu ve hiçbir şeyin kesin olarak tanımlanamadığı bir dünya görüşünü yansıtır.” (Fredric Jameson)… “Postmodernizm, geçmişin izlerini sorgular ve tarihle ilgili belirsizlikleri vurgular.” (Linda Hutcheon)… “Postmodernizm, hiçbir şeyin mutlak olmadığını ve her şeyin birbiriyle ilişkili olduğunu ileri sürer.” (Jacques Derrida)… “Postmodernizm, modernizmin büyük öyküsünün sona erdiğini ve yerini çoklu öykülerin aldığını iddia eder.” (David Harvey)… Postmodernizme karşıt olanlar, bu yaklaşımın gerçekliği ve değerleri sorgulama sürecinde kaosa ve belirsizliğe neden olduğunu iddia ederler…
Postmodernizm ile ilişkilendirilen sözcükler… Metin; postmodernizmde, kültürel ürün… Yapısöküm; geleneksel hiyerarşilerin ve yapıların reddedilmesi veya parçalanması anlamında… Simülasyon; gerçekliği taklit etme veya ondan ayrılmayan yapay dünyaları tanımlama… Çoklu kimlik; tek bir kimlik yerine, bireylerin çoklu ve değişken kimliklere sahip olduğu fikri… Hipermetin; geleneksel lineer anlatının (olayların veya karakterlerin birbiriyle ilişkili ve mantıklı bir şekilde sıralandığı bir hikâye veya metin) yerine, birçok farklı yolla keşfedilebilen karmaşık yapılar… Metanın metni; metinlerin, kendi içinde referanslarla desteklenmesi… Dekonstrüksiyon; metinlerin, geleneksel anlamlarını ve hiyerarşilerini sorgulayan yaklaşım… İroni; postmodernizmde sıkça kullanılan, gerçeklik ve anlamın sabitliğinin sorgulandığı üslup… Paradigma; postmodern düşüncede, belirli bir düşünce tarzının veya bakış açısının sorgulanması ve değiştirilmesi gerektiği düşüncesi… Fragmentasyon; bütünlük yerine parçalanmışlık…
Klasik mi, modern mi, postmodern mi bakalım ve değerlendirelim her bir şeyi? Bu, çapla ilintili, kalite ile bağlantılı hâl… Kastımız olağan ya da olağanüstü hâl değil, ohal (olağanüstü bir yönetim düzeninin gerekli olduğu durumlarda ilan edilen ve uygulanacak hükümleri belirleyen kararlar) hiç değil… Kastımız, birileri tarafından, ucubeleşen kavramların kullanılmasının ve kafaların karıştırılmasının doğru olmadığını vurgulamak… Zira meselâ, ‘postmodern’, birlikte kullanıldığı sözcüğü havalandıran payanda kelime… Postmodern denilerek, sözüm ona, sarf edilen havalı sözlerle yapılan kirli işlerin üstü örtülemez… Elbette içinde ‘post’ olan her söz, postmodern ile alâkalı değil… Posta, postacı, postane… Espri olsun diye söyleyelim… ‘Posta koymak’ ifadesi, postmodern ile kan bağı olan bir eylem olabilir mi acaba?
Postmodern bir yaklaşım ile her bir şeye karşıt olmak gibi bir tarz da anlaşılmamalı… Post modern bakışın fıkralara yansımasına bakıldığında, bu daha iyi anlaşılabilir… Postmodern fıkralar, günümüzdeki toplumsal ve kültürel değişimleri ele alarak esprili bir dille anlatan yazı türleri… Fıkra, bir yazarın günlük olaylara ya da ülke ve toplum sorunlarına ait herhangi bir konu üzerinde kişisel görüş ve düşüncelerini akıcı bir dille anlatan düz yazılara verilen isim, mâlum… Postmodern fıkralar, modernizmin ardından gelen bir dönem olan postmodernizmin etkisi altında ortaya çıkan fıkralar… Postmodern fıkralarda; geleneksel normlara ve kurallara meydan okunurken, ironi, parodi ve absürt (saçma, anlamsız, yersiz, mantığa aykırı, mantık dışı, doğru olamayacak kadar saçma ve gülünç) öğeler sıkça kullanılır. Meselâ, ünlü ressam René Magritte’in ‘Bu bir pipo değil’ tablosu… Tabloda, bir pipo resmi ile altında ‘Bu bir pipo değil’ yazısı arasındaki çelişki vurgulanır… Postmodernizm yaklaşımına göre, tabloda gerçeklik ve sembolizm arasındaki ilişki sorgulanır… René Magritte’in eseri, izleyiciye “Görünen şey, gerçek mi, yoksa sembolik mi?” sorusunu (postmodern düşünceyi) akla getirir… Postmodern fıkralar, ironi ve absürtlüğü ustalıkla kullanarak, sıradanlığın ötesine geçer, düşündürücü ve eğlenceli ve sanatsal biçimde toplumsal meseleleri ele alır… Bir başka misâl… Post modern bakışın romanlara yansıması… Postmodern roman, modern ve klasik edebiyatın temel kurallarını reddeden bir roman türü… Postmodern romanda; giriş, gelişme ve sonuç bölümleri bulunmaz. İlk defa Virginia Woolf tarafından kullanılan postmodern roman akımı, çok farklı ve dolaylı bir şekilde bilinç akışı tekniğini okurların beğenisine sunar. Postmodern romanlarda, karmaşık bir anlatım tarzı uygulanır; olay örgüsü yerine ana karakterin aklından geçen şeyler detaylı bir şekilde okura aktarılır… Postmodern romanda yazar, dış dünyayı bire bir aktarmaya çalışmaz… Postmodern romanlarda, klasik romanda olduğu gibi olay örgüsü üzerine kurulmuş olan bir anlatım yoktur; olay örgüsünün dışında, olaylar ya da olay ön plana çıkar… Postmodern anlayış ile yazılan bir romanı okumak ve anlamak oldukça zordur… Postmodern romanda; dil amaç değildir, araçtır… Postmodern romanda, metinler arasındaki karmaşıklığı çözebilmek için büyük çaba gerekir… Postmodern romanda, metinler arasındaki bağlantıyı ve anlamı, okur kendine özgü olarak şekillendirir…
Her şeyin postmoderni bir tarafa, insanın postmoderni bir tarafa… Postmodern insan, kendi gibi olmayana üç-dört-beş maymunu oynar… Postmodern insan, sosyal midir? Postmodern bir bireyin sosyal tavrı, ortak ilgilere sahip olduğu insanlara anlayışlı olmaktır; çıkarı olmayanlara, kendi gibi olmayanlara duyarsız kalmaktır… Postmodern bir kişiyi nasıl mı tanırız? Kullandığı sembollerinden, markalardan, logolardan, dövmelerden, söylediği bilindik sözlerden, gittiği bar ve kafe vb. yerlerden, alışkanlıklarından, güya sanat adına yaptığı soytarılıklardan…
Postmodern olmak, modern olmayı aşmak üzerine konuşlandırınca, sadece bir post olacaktır… Post üzerine daha fazla lakırdı yapmanın kimseye faydası yok tabii… Aykırı olmayı marifet zannederek, postmodern olunmaz… Dostlara duyuru: Her şeye muhalif olmakla, yapılan tek şey, post kavgasıdır… Selam, sevgi ve saygılarımla.