Cumhuriyetimizin 101. yılına girerken, içimizde bir gurur ve geleceğe dair büyük bir umudumuz var. Her yıl 29 Ekim geldiğinde, Mustafa Kemal Atatürk’ün cesaretiyle şekillenen bir ulusun yeniden doğuşunun sembolünü adeta bir siluet olarak görürüz. “Yüksel Türk, senin için yüksekliğin hududu yoktur” derken, milletimize olan inancını dile getirmiştir Mavi gözlü dev. Bu söz, bizim potansiyelimizi de hatırlatır.

Cumhuriyet, yalnızca bir yönetim biçimi değil; kadınların, gençlerin, herkesin özgürce sesini duyurabildiği bir hayat şeklidir. Atatürk, kadınlara tanıdığı haklarla, toplumsal dönüşümün önünü açtı. Bugün biz, bu mirasın taşıyıcılarıyız.

Cumhuriyetin değerleri, geçmişte yaşanan acıları ve fedakârlıkları unutmadan, geleceğe umutla bakmamızı sağlar. Bize düşen görev, Atatürk’ün ideallerini yaşatmak ve bu değerleri korumaktır.

Bugün, Atatürk’ü ve cumhuriyetimizi kuran tüm kahramanları saygıyla ve minnetle anıyoruz.

Gelin, birlik olalım, bu mirası sahiplenelim ve Cumhuriyetimizi daha da yüceltelim. Unutmayalım ki, bizler sadece geçmişin mirasçıları değil, geleceğin de yazarlarıyız.

KARANLIKTAN AYDINLIĞA GİDEN YOL

Yıl 1919. Anadolu’nun dört bir yanı düşman işgali altında, umutlar karanlığa gömülmüştü. İnsanlar, kaybettikleri her şeyle birlikte, bağımsızlık hayallerini de yitirmiş gibiydi. İşte o zor günlerde, Mustafa Kemal Atatürk, Samsun’a çıkarak Türk milletine umut ışığı oldu. “Ya istiklal, ya ölüm!” diyerek, bir anlamda da tek çarenin savaşmak olduğunu bize aşılamıştı Mavi gözlü dev adam. Bu, sadece bir savaşın değil, bir ulusun yeniden doğuşunun başlangıcıydı.

Kurtuluş Savaşı, bir destanın yazıldığı günlerdi. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar… Herkes, düşmanı durdurmak için cepheye koştu. Yürekteki vatan sevgisi, her türlü zorluğa göğüs germeye yetiyordu. Atatürk, önderliğiyle halkını birleştirerek, zaferi getirdi. 1922’de düşman topraklarımızdan çekildiğinde, bir ulus yeniden dirildi; umutlar yeniden filizlendi.

29 Ekim 1923’te cumhuriyet ilan edildi. O gün, Atatürk, “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir,” dediğinde, tüm milletin kalbinde bir coşku patladı. Artık, bu topraklarda her birey eşit ve özgür olacaktı. Eğitimden hukuka, sanattan bilime kadar birçok alanda devrimler gerçekleştirildi. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınarak, toplumsal değişimin kapıları ardına kadar açıldı.

YOBAZLIĞA KARŞI PANZEHİR: ATATÜRK

"Yobazlığın panzehri Atatürk fikirleridir." Bu ifade, Atatürk’ün vizyonunun yalnızca bir siyasi liderlik anlayışı değil, aynı zamanda bir toplumun çağdaşlaşma ve aydınlanma yolundaki yol haritası olduğunu vurgular. Atatürk, bilimin, aklın ve mantığın rehberliğinde ilerleyerek, her türlü gericiliğe karşı durmayı ilke edinmiştir. Eğitimde reformlar, kadın hakları, laiklik ve hukuk sistemindeki yenilikler, onun bu amacını gerçekleştirmek için attığı cesur adımlardır. Bu fikirler, bireyleri özgür düşünmeye teşvik ederken, yobazlığın beslenebileceği karanlık alanları da aydınlatmıştır.

Atatürk'ün düşünceleri, her türlü önyargının ve cehaletin üzerine ışık tutan birer meşale gibidir. Toplumun her kesiminde yaygınlaşan bu fikirler, insanların düşünme yetisini geliştirirken, dogmalara karşı sorgulayıcı bir yaklaşım kazandırmıştır. Atatürk, bireylerin özgür düşünceye sahip olmasının, bir ülkenin ilerlemesi için temel olduğunu her fırsatta dile getirmiştir. Onun düşünceleri, bugün de yobazlığa karşı bir kalkan işlevi görmekte; genç nesilleri aydınlatan, bilinçlendiren ve daha iyi bir gelecek için mücadele etmeye yönlendiren bir rehber olmaya devam etmektedir. Bu nedenle, Atatürk’ün fikirleri, sadece geçmişin değil, geleceğin de aydınlık bir yolu olarak önem taşımaktadır.

Sevgiyle kalın…

GÜZEL CÜMLELER

Bütün dünyaya bu gerçeği kabul ettireceğiz: Türk milleti, hür ve bağımsız bir millet olarak yaşamaya layıktır.