Madem kapalı kapılar ardında siyasi oyunlar oynanıyor, ben de onlara birkaç kelam edeyim. Kütahya Belediyesi’ni sandıkta kaybeden AK Parti, sert bir muhalefet ile belediye başkanı ve ekibini çalıştırmamaya yelteniyor iddiaları var.
“Çıkarılan adayımız, neden meclis üyelerinden az oy aldı, biz seçimi neden kaybettik” sorularını kendilerine sormadan, salvolar atılması doğru değil. Daha önce de kaleme almıştım, Eyüp Kahveci’ye Esenyurt mitingi üzerinden “terör muhalefeti” yapmak ne size ne de memlekete bir şey kazandırmaz. Bu yaftalama Eyüp Kahveci’ye yapışmaz. Doğru olanı yapmak yerine, eğri yollar denenmesi siyasi bir ucubedir.
Oysa AK Parti’de bazı meclis üyeleri hakkında çok önemli iddialar kol gezerken, istifa mektupları istendiği kulaktan kulağa gezerken, halka hizmet etmekle memur olan Kütahya Belediyesi Başkan ve çalışanlarına “el freni” gibi siyaset yapmak yanlıştır.
Kulaktan dolma sözlerle muhalefet yapmak Kütahya’ya zarar verir. Elinde belgesi, bilgisi olan kim var ise bunu yetkili merciler ile paylaşır, adli ve idari soruşturmalar yapılır. Ortaya çıkan sonuca da herkes “eyvallah” der. Lafın kısası, herkes kendine baksın. Ortaya atılan iddialar gerçek ise sonuçta utanırsınız…
YALAKALIK NEDİR? NEDEN YAPILIR?
Yalakalık, kişinin kendini beğendirmek veya çıkar sağlamak amacıyla başkalarına aşırı ilgi, övgü veya gereksiz yere doğrulayıcı davranışlar sergilemesidir diyebilirim. Bu, bazen kariyer veya sosyal statü elde etmek, bazen de birine yakınlık kazanmak için başvurulan bir yöntem olarak karşımıza çıkar. Yalakalık, genellikle çıkarcı bir yaklaşım olarak görülse de, çoğu zaman zayıf bir özgüvenin ve kişisel hırsların sonucudur. Yalakalık yapan kişi, çoğunlukla, karşısındaki kişiden bir ödül bekler; daha fazla saygı, avantaj ya da onay ister.
Peki, yalakalık yapılan kişiler neden bundan hoşlanır? Bu, büyük ölçüde insanların kendilerini takdir edilmek, önemsenmek ve onurlandırılmak istemelerinden kaynaklanır diye düşünüyorum. Bir insanın egosunu okşamak, onun kendini değerli hissetmesini sağlar. Ancak bu hoşlanma, bazen fark edilmeden gerçek duygularla karışan bir tatmin duygusuna dönüşebilir. Yalakalık yapılan kişi, aslında gerçek değil, sahte bir takdirin peşindedir.
Yalakanın anatomisi, genellikle belirgin bir incelik ve strateji gerektirir. Yalaka, sürekli olarak "doğru" şeyleri söyleyen, başkalarının hoşuna gitmeye çalışan, bazen aşırıya kaçan bir şekilde ilgi gösteren bir kişidir. Bu kişi, karşısındaki kişinin her söylediğine onay verir, olumlu bir hava yaratmak için sürekli gülümsediği, başını salladığı görülür. İçsel bir samimiyetsizlik ve rahatsızlık barındıran bu davranışlar, zamanla hem yalakayı hem de ona karşı yapılan "pozitif" tepkiyi birer maskeye dönüştürür.
Çok üzgünüm ki kendini gazeteci olarak gören bir çok kişi bu yalakalık belasına yakayı kaptırmış, olan bitenlerin farkında bile değildir. Çıkar elde ettiği kişi ya da kurumlar ne derse onaylar hale gelene gazeteci denmez. Buna somut bir örnek vermemi isterseniz verebilirim. Mesela Sayın Erdoğan AK Parti Genel Başkanı sıfatıyla siyasi bir açıklama yapar. Yalaka gazeteciler bunu sorgusuz sualsiz hemen içselleştirip alkışa başlar. Aynı Erdoğan, bir müddet sonra söylediğinin aksine bir açıklama yaptığında da yine alkış alır bu yalaka gazeteci tayfasından. Bunun adı çıkar sağlamak için her şeye yağdanlıkla koşan yalakalık değil de nedir? Yerelde de durum aynı görünüyor maalesef. Üzgünüm ama biz de kendimizi sorgulamamız ve şu yalakalık belasından kurtulmamız gerekiyor. Bizi eleştiren birileri çıktığında da devekuşu gibi kafamızı kuma gömmek kı..mızı açıkta bırakıyor…
TEBESSÜM
Padişah ile dalkavuğu söyleşiyorlarmış, sultan demiş ki:
- Şu patlıcanla yapılan yemekler pek leziz olur.
- Olur padişahım, dolması tadından yenmez. Kızartması nefis olur.
Padişah:
- Ama, karnıyarıktan uzak dur.
- Uzak durmalı padişahım.
- Türlüye de pek gitmez patlıcan.
- Gitmez padişahım.
Padişah dalkavuğuna bozulmuş:
- Bre demiş, ben ne diyorsam, sen de onu tekrarlıyorsun.
Dalkavuk:
- Elbette padişahım, bendeniz patlıcanın değil, sizin dalkavuğunuzum.
GÜZEL CÜMLELER
"İktidar dalkavukluktan hoşlanmaya başladığı zaman, onur daima ayaklar altında ezilmiştir." William Shakespeare