Kütahya… Sessiz, mütevazı ama derin bir şehir. Sadece tarihiyle değil, taşıdığı kültürle de binlerce yıllık birikimi günümüze taşıyan özel bir yer. Kimileri Kütahya’yı sadece çiniyle anımsar, oysa bu topraklarda sanat; sadece fırça darbelerinde ya da seramik desenlerinde değil, bir yaşam biçimidir.
Kütahya, Evliya Çelebi gibi bir seyyahı yetiştiren; Şair Şeyhi (Hekim Sinan) gibi bir söz ustasını bağrında büyüten; Sun’ullah Gaybî gibi bir gönül erini içinden çıkaran, Türk musikisine, halk oyunlarına, el sanatlarına sessizce emek veren bir şehir. Burası, sanatın hayatla iç içe olduğu bir coğrafyadır.
Ne yazık ki Kütahya, bu büyük sanat mirasını çoğu zaman yeterince anlatamadı, hak ettiği değeri bulamadı. Oysa bu şehir, her köşesinde bir sanat hikâyesi taşır. Bir konakta, bir çeşmede, bir türbede ince ince işlenmiş estetiği görebiliriz. Yeter ki gözlerimiz bakmakla yetinmesin, görmeyi bilsin.
Bugün Kütahya'da hâlâ sanatla uğraşan nice gönül insanı var. Onlar; çini yapıyor, saz çalıyor, şiir yazıyor, sahneye çıkıyor. Belki de Kütahya’nın en kıymetli cevheri bu isimsiz sanatçılar ve onların yüreğinde sakladıkları üretme tutkusu.
Kütahya ve sanat, aslında birbirinden ayrılmaz bir bütün. Kütahya’yı anlamak, bu şehrin sessiz ama derin sanatını hissetmekten geçiyor. Ve biliyoruz ki; sanatını yaşatan şehirler, tarih boyunca hep ayakta kalır.
KÜTAHYA’DA HİSÂR-I AŞK
Kütahya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü konser salonu dün önemli bir konsere ev sahipliği yaptı. Kütahya'nın bağrından çıkan iki değerli sanatçı; Kemençevî Orhan Eryılmaz ve Tanbûrî Mehmet Ali Dumlu, birlikte başlamış oldukları bir yolculukta ilk adımlarını Kütahya'da "Hisar Saz İkilisi" grubu ile attılar. Bu bir anlamda memleketlerine karşı olan anlamlı bir vefa örneği idi. Repertuarlarındaki zarif enstrümantal eserlerle dinleyenlerin gönül telini titrettiler. Sanat yolculuklarında birçok ülkeyi, şehri ve sahneyi görmüş olan bu iki kıymetli sanatkâr, ilk konserlerini doğdukları Kütahya’da gerçekleştirdiler. Bu detay bile başlı başına alkışı hak ediyor.
Sahnede anlatılanlar, icra edilen eserler ve hissettirdikleri duygular, Kütahya'nın sanata ve sanatçıya olan hasretini bir nebze olsun dindirdi. Konser boyunca zaman zaman gözler doldu, zaman zaman neşeyle başlar sallandı ama en çok da memnuniyetle alkışlar yükseldi.
Sanat dediğimiz şey, aslında bir gönül işi. Sanatkâr dediğimiz kişi ise, bir şehri yaşatan, ona değer katan bir cevherdir. Dün akşam bu iki değerli isim bize hem sanatın inceliğini hem de memleket sevgisinin yüceliğini bir kez daha gösterdi. Buna ilave olarak bir başka önemli detay ise, Kütahya'mızın halk müziğindeki kültleşmiş türküsü olan Ferâcem türküsünün ilk defa Klasik Türk Müziği enstrümanları ile icrâ edilip kayda alınması idi. Yine peşrev, saz semaisi, operet uvertürü ve Mevlevîliğin önemli bir merkezi olan Kütahya'mız için anlamlı olan bir form olarak Mevlevî âyini son peşrevi icrâ edildi.
Kütahya'nın kültür ve sanat iklimine böyle güzel nefesler üfleyen herkese minnettarız. Hisar Saz İkilisi olarak ülkemizin farklı illerinde konserlerine devam edecek olan sanatkârlarımız, Kütahya'mızın adını duyurmaya devam edecekler. Bu yolculuklarını bir de sanatseverler için oluşturacakları bir albümle taçlandırmayı düşünüyorlar.
Hisar İkilisi’ne de bir kez daha teşekkür ediyoruz; iyi ki varsınız, iyi ki memleketinizi unutmadınız.
Sevgiyle kalın…
GÜZEL CÜMLELER
Sanat, bir milletin ruhudur; sanatkâr ise o ruhun tercümanıdır. M.Y.