Türkiye gündemi, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla çalkalanırken Kütahya da bu gelişmelere sessiz kalmadı. Vatandaşlar anayasal haklarını kullanarak CHP Kütahya İl Başkanlığı önünde toplandı ve ardından Atatürk Bulvarı üzerinde yürüyerek seslerini duyurdu. Tepkilerini demokratik çerçevede dile getiren bu kalabalık, amaçlarına ulaşıyor, Kütahya’dan Ankara’ya net bir mesaj göndermenin rahatlığını yaşıyordu.
Bu süreçte Kütahya Emniyet Müdürlüğü ekipleri, vatandaşların güvenliğini sağlamak adına dikkatli bir tutum sergiledi. Yürüyüş sırasında kortejin iki yanında polis kordonu oluşturularak, halkın anayasal haklarını barışçıl bir şekilde kullanmasına izin verildi. Anayasa’nın 34. maddesi, herkesin silahsız ve saldırısız bir şekilde toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını güvence altına alıyordu. Polis de halk da bu bilincin farkında olarak birbirine saygı çerçevesinde yaklaşıyordu.
Bu olgun tutum Kütahya’nın adını Türkiye gündemine taşıdı. Ülke genelinde olayların büyüdüğü, sert müdahalelerin yaşandığı yerler varken, Kütahya’daki eylemler barışçıl bir model olarak örnek gösteriliyordu. İnsanlar demokratik haklarını kullanıyor, güvenlik güçleri de bunu sağduyu içinde sağlıyordu. Ancak, tıpkı eski Türk filmlerinde olduğu gibi, birileri bu uyumu ve huzuru bozmak için pusuda bekliyordu.
Her şey yolunda giderken bir anda Kütahya’daki eylemleri provoke etmek isteyenlerin varlığı hissedilmeye başlandı. Kütahya dışından geldiği tahmin edilen, öğrenci kılığındaki ancak ne CHP ile ne de üniversiteyle ilgisi olmayan tipler, sinsi bir şekilde bu eylemlere sızmaya başladı. Plan belliydi: Kütahya’yı da diğer bazı şehirler gibi karışıklık içine sürüklemek.
Resmi kaynaklarımdan edindiğim emin bilgilere göre, bu kişiler barışçıl eylemleri şiddete dönüştürmek için organize olmaya başlamıştı. Amaçları, Kütahya’da polise taş atan, kamu mallarına zarar veren bir kalabalık yaratmaktı. Oysa Kütahya halkı, geçmişinden bugüne her zaman sağduyusu ve devlete olan saygısıyla tanınmıştı.
Bunu fark eden güvenlik güçleri ve CHP yetkilileri, olası bir provokasyonu önlemek için derhal harekete geçti. Yapılan görüşmelerin ardından Kütahya’daki yürüyüşlerin durdurulması yönünde bir karar alındı. Bu kritik açıklamayı, CHP’li Belediye Başkanı Eyüp Kahveci yaptı. Kahveci konuşurken verdiği mesajları tam bir devlet adamı adabı içinde halka aktarıyordu:
“Aramıza provoke amaçlı sızan kişiler olduğu ve amaçlarının demokratik hak kullanımı olmadığı yönünde ciddi bilgilere sahibiz. Emniyet güçlerimizle yaptığımız görüşmeler ve genel merkezimizle istişareler sonucunda Kütahya’daki yürüyüşleri durdurma kararı aldık…”
Bu açıklama, Kütahya’nın olası bir kaosa sürüklenmesini engelleyen bir dönüm noktasıydı. Kütahya sokaklarının kan gölüne dönmesini isteyenlere fırsat verilmedi.
Bu sağduyulu kararı alan Belediye Başkanı Eyüp Kahveci başta olmak üzere CHP’li yetkilileri, Kütahya Emniyet Müdürlüğü’nü ve bu oyuna gelmeyen duyarlı vatandaşlarımızı tebrik ediyorum. Kütahya halkı, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da huzurunu ve asaletini koruyacaktır.
Çelebi meşrep Kütahyalılar elbette anayasal haklarını kullanacak, yöneticilere seslerini duyuracaktır. Ancak, bu şehrin insanları hiçbir zaman kamu mallarına zarar vererek, polise saldırarak, vandallığa prim vererek bir şey elde etmeye çalışmaz. Kütahya’nın geçmişi, devletine ve halkına duyduğu saygının en büyük kanıtıdır.
Bu noktada, Kütahya’yı şiddet sarmalına sürüklemek isteyenlere net bir mesaj vermek gerekiyor: Çekin pis ellerinizi üzerimizden!
Kütahya, her zaman olduğu gibi huzurun, hoşgörünün ve sağduyunun şehri olmaya devam edecek. Halkı kin ve nefrete sevk etmek isteyenlere gereken cevap demokratik ve hukuki yollarla mutlaka verilmelidir. Aksi takdirde bu İngiliz oyunlarına daha çok maruz kalırız maazallah…
Sevgiyle kalın…
GÜZEL CÜMLELER
Kimse hayata-olaylara iktidar gibi bakmak zorunda değil; herkes çizilen resmin gerçek pipo olmadığının farkında… SONER YALÇIN