Köşe yazılarıma olumlu ya da olumsuz birçok yorumlar gelirken çok sayıda dert ve sorunlar içeren konular bana iletiliyor. Bunlardan bazılarını köşeme taşımak istiyorum.

Bir okuyucum; “Kütahya’da arabamızla gidip, park edip alışveriş yapabileceğimiz pazar yeri lazım” diye yazmış. Sanırım Çarşamba-Cumartesi pazarı için bunu söylüyor. Çünkü diğer pazaryerlerinin tamamı için bu söylenemez diye düşünüyorum. Merkez pazaryerinin, 2024 yılında çok ilkel kaldığını ve ortaya çıkan görüntü itibarıyla çok çirkin olduğunu söylemem lazım. Kış geldi, önümüzdeki günlerde havanın sıcaklık değerleri eksilere düşünce halk da Pazar esnafı da perişan olacak. Buna bir çözüm bulmamız lazım.

Bir başka okuyucum; “Araç park yerleri konusunda tam bir rezalet durumdayız. Bir de cahil araç sürücüleri ile cebelleştiğimizi hesaba katarsanız, Kütahya trafiği çekilecek bir illet değil. Bunun sorumlusu kimse bir an evvel çare bulmasını istiyorum” demiş. Aslında bu sözlere ilave edilecek o kadar çok şey var ki yazımıza ayrılan bu yer bize yeterli olmayacak. Hem trafik çilesi hem araç park yeri sorunu, sorumsuz sürücüler vs. gibi birçok sorunumuz var. Çare bulan var mı? Yohtur…

“Mehmet Bey, sabahın kör karanlığında, polisin şafak operasyonuna gittiği gibi çocuklarımızı okula yolluyoruz. Bu yaz-kış saati uygulamasına neden geçilmiyor. Lütfen bunu da yazın” diyen kadın okuruma ancak şunları söyleyebilirim. Liyakatsiz ve gerici yönetimler ileriyi hedef almaz, eğitime gerekli önemi vermez. Hatta insanları eğitimden soğutabilmek için nasıl argümanlar varsa hepsini tek tek yaparlar. Bizim başımızdakiler de böyle mi bilmiyorum ama sabahın kör karanlığında, buz gibi havada, güneşi görmeden okula gönderseler, ben de okuldan nefret ederdim herhalde.

KÜTAHYA ESNAFI UYUMUYORMUŞ!

Geçenlerde kaleme aldığım “Kütahya esnafı mışıl mışıl uyuyor” başlıklı köşe yazıma aman ne tepkiler geldi. Yazanlar, çarşıda-pazarda görüp anlatanlar. Bu sözlere muhatap olan esnafların çok ilginç bir savunması var. “Erkenden açsak ne olacak, vatandaş uyuyor” diye kendilerine bir mazeret bulmuşlar. Sarılmışlar o mazerete hep bir ağızdan bunu anlatıyorlar. Ne diyeyim? Allah rahatlık versin, tatlı uykular hepinize…

VASATIN AHLAK ÖLÇÜSÜ

Vasatlık, derin bir karamsarlık barındıran bir durumdur. Vasatların dünyası, bireylerin potansiyellerini en alt seviyeye indirir ve bu dünya, yalnızca kendini dev aynasında görebilen, fakat bağımsız olarak var olamayan insanların egemenliğindedir.

Vasatlar, yaşam hedefleri ve beklentileri bakımından ortalamanın bile gerisindedir; bu durum, zihniyetlerinin de dar bir çerçeveye sıkışmasına yol açar. Her biri, diğerleriyle birleşerek, güçlü bir birliktelik oluşturur ve bu ittifak sayesinde zihinlerinin sınırlarını aşmaya çalışırlar. Ancak bu, esasen bir kurnazlık ve hile dünyası yaratmaktan başka bir şey değildir.

Friedrich Nietzsche’nin “iyinin ve kötünün ötesinde” kurmayı önerdiği dünya bile, vasatların yarattığı dünyadan daha iyi bir alternatif sunar. Nietzsche’de, doğru ve yanlışın ölçütü, “üstün insan”dır; bu kişi, kendi çıkarlarını toplumun ortak değerlerinden ayırarak, yapay bir “ahlak” oluşturabilir. Ancak vasatların dünyasında, ahlaksızlık ve kötülük her şeyin temelini oluşturur.

Vasatlar, akıl yetilerini kullanırken kurnaz bir yaklaşım sergilerler; bu da onların eylemlerini hilekâr hale getirir. Zeka, yalnızca akıl yürütmekle sınırlı değildir; akıl, dikkatli ve erdemli bir şekilde kullanılmayı gerektirir. Kurnazlık, Hobbes’un ifadesiyle, “basiretin en alçakça bir türü” olarak değerlendirilebilir. Zeka ve basiret, akıllıca hareket eden bireylerin özellikleridir ve bu özellikler, ahlaki bir öngörü ile birleştiğinde anlam kazanır.

Ülkemizin, dünyanın ve çağımızın ihtiyacı, akıl, zeka ve basiret sahibi bireylerdir. Ahlak, bu noktadan doğacak ve özgürlük de mutluluğu içerecektir; zira gerçek özgürlük, mutluluk olmadan var olamaz.

TEBESSÜM

Askerler komutan gelecek diye hizaya geçiyordu. Başçavuş:

- Sağa bak! deyince herkes sağa baktı. Ama askerlerden biri sola bakıyordu. Bu durumu gören başçavuş sorar:

- Oğlum, herkes sağa bakıyor, sen niye sola bakıyorsun?

- Komutanım, sol taraftan da düşman gelebilir, orayı da ben gözetleyeyim diye bakıyorum.

GÜZEL CÜMLELER

Zaman, biz ona nasıl baktığımıza bağlı olarak ya bir düşman ya da bir dost olur. Gloria Steinem