Sözlük anlamına göre; layık olma, yaraşırlık, yeterlilik.

T.C. Anayasası'nın 70. maddesine göre de 'Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiç bir ayrım gözetilemez.'

Mutlaka geçmişte de vardı liyakatsizler, hatta tarihe baktığımızda bu liyakatsiz, üstelik de kifayetsiz muhterislerin başımıza ne çoraplar ördüğünün acı tecrülerini ülke ve millet olarak fazlasıyla gördük ve yaşadık.

Ancak bütün bunlara rağmen bugün gelinen noktada halen liyakatsizlere devletin hemen her kademesinde yer açıyorsanız, bu aynı zamanda kendinize zerre kadar güvenmediğiniz anlamına gelir.

Bir diğer tehlike de şudur; liyakatsizler üst makamlarda çapsız, sıradan, çok da kendinden daha iyi olmadığına inandığı birilerini gördüğünde, kendilerini de o makamlara layık görürler.

Liyakatsizler kendilerini geliştirmek için çaba harcamaya hiç gerek görmezler. Çünkü onların gelişmeye değil, onları oraya getirenlerin bir yerlerine su serpmeye ihtiyacı vardır. O suyu eksik etmedikleri sürece de görevlerinde kalacaklarından, hatta terfi edeceklerinden emindirler.

Liyakatsizler önyargılı olurlar ve üstlerinden gelene itiraz etmeyi akıllarından bile geçirmezler. Gerek de yoktur. Üstlerinden gelen her emri, hatta ricayı sorgusuz sualsiz yerine getirmek üzere oradadırlar. Birileri tarafından oraya hak etmedikleri şekilde getirildikleri için de diğerlerine karşı önyargılı, hatta paranoyak olurlar.

Liyakatsizlerde vizyon yoktur, buna ihtiyaçları da yoktur. Çünkü ağa babaları onların yerine her şeyin en iyisini bilir ve düşünür. Onların yalnızca söylenilenleri harfiyen yerine getirmeleri yeterlidir.

Makam şoförlüğü yapan, cahilliği paçalarından akan birinin bu milletin başına yasa koyucu konumuna getirilerek, milletvekili yapılması, bu millete alenen hakarettir.

Gerekli-gereksiz her kente üniversite kurarak, bilimsel yaklaşımlardan uzak bu üniversitelere bir de seçimle değil, atamayla liyakattan uzak rektörler yerleştirirsen, geçmişte en üst sıralarda yer alan üniversitelerin de yerlerde sürünmeye başladığını görürsün. Türkiye’deki üniversitelerin durumuna baktığımızda, başarısızlıkta PISA’dan aşağı kalınmıyor. 71 rektörün uluslararası atfı, 68 rektörün ise uluslararası yayını yok. Yoksullukla cebelleşen milletin yüz milyonlarca parasıyla kurulan bu üniversitelerin, çocuklarımızın işsizler ordusuna katılmasını geciktirici birer kurum haline getirilmesi de bu millete hakaret ve ihanettir.

Kendine güvenmeyen, kendini yeterince güçlü hissetmeyen, kerameti kendinden menkul, düşük profilli ve çapsız yöneticilerin hemen hepsi yanlarında bilgili, liyakatli, çalışkan, vizyon sahibi, omurgalı insanları istemez. Çünkü eğer etraflarında bu tür insanlar olursa, onların toplum nezdinde kendilerinden daha ön plana çıkacağını ve halkın onları daha çok takdir edeceğini bilirler. Bu da işlerine gelmez.

Liyakat, adil toplum düzeni ve yönetim için hayati derecede önemli bir kavramdır.

Liyakatsizlerin yönettiği kurumlar ve ülkeler batmaya mahkumdur.

 

NE OKUYALIM

İbn Haldun'un Mukaddime'si

NE İZLEYELİM

Aziz Nesin'in aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmış; yönetmenliğini Kartal Tibet'in, senaristliğini Atıf Yılmaz'ın yaptığı, Kemal Sunal'ın da muhteşem başrol oyunculuğunu yaptığı, 1980 yapımı Zübük adlı filmi izlemediyseniz mutlaka izleyin, izlediyseniz bir kez daha izleyin derim.