Yani hep diyorum ya "dedikodu gazeteciliği yapmam, sevmem" diye, ben öyle dedikçe ayağıma dolanan işleri maalesef dinliyorum.
Bazıları horoz gibi olmuş, gördüğü tavuğa (kadına) kur yapar hâle gelmiş. Ulan ne edepsiz adamsınız be. Türkiye’de ciddi bir sorun olan bu mevzu, Kütahya’da da iyiden iyiye artış göstermekte.
Resmi daireler, fabrikalar, iş yerleri... Müşahhas bir örnek ile bunu anlatmak isterim, isterim istemesine de çok yuvalar yıkılır, çok aileler perişan olur. Bu yazı biraz uyarı olsun çapsızlara. Belki hatalarından dönerler. Yani şunu söylüyorum, yaptığınızdan haberi olanlar var hanımlar beyler...
Bir kadın anlatıyor, “Bizim iş yerinde yetkili olan biri var, kadın gördüğünde ‘evli mi, bekar mı, sevgilisi var mı, kadın ondan hoşlanıyor mu’ demeden hemen kur yapmaya başlıyor. Ben bekarım diye benim biraz fazla üstüme düştü. Hatta bir akşam yemeğine bile çıkmamız için teklifte bulundu. Tabii korkmasa üstlerinden belki daha da ileri gidecek ama bu seviyede kalmak zorunda kalıyor...”
Dikkat edin sevgili okurlarım, bu yazdıklarım hikâye, roman falan değil. Hayatın içinden gerçekler. “Yok ya, o yapmaz” dediğiniz adamlar, hatta ve hatta adamlara bazen kadınlar, neler yapıyor neler! İzlemekten hiç haz almadığım gündüz kuşağı programlarında yol yöntem gösterilmiyor mu millete? Neler duyuyoruz? Gözümüze sokuyorlar resmen.
Şimdi buradan o hovardalara sesleniyorum. Makam ve mevkiinizi kullanarak, kadınlara kur atmayı, onlara askıntı olmayı bırakın. Yarın rezil rüsva olursunuz. Kendinizi rezil ettiğiniz bir yana, bir de o namuslu kadınların adını kirletir, hatta yuvasını yıkarsınız. Şimdilik bu kadar uyarı size yeter. Devam edeni deşifre ederim, haberiniz olsun. Namuslu olun.
Kardeşim, biz kimseye "sevgili olmayın, âşık olmayın" demiyoruz. Şartları birbirine uyan, gönülleri ısınan, birilerini aldatmadan, kandırmadan, makam mevkiini kullanarak diğer tarafı baskı altına almadan, ne yapıyorsanız yapın, bana ne?
Ha anladım, siz Arif Susam’ın “Evliler de sevebilir” şarkısını kendinize fetva alıp, sağa sola salça oluyorsunuz. Bir gün ezerler o salçayı, dikkat edin. Köpeksiz köy bulup değneksiz gezmeyin. “Kimse yazıp çizmez, burası Kötaya” derken, bakarsınız bir anda ifşa olursunuz. Bu size gayet ciddi bir uyarım. Kendinize çekidüzen verin...
YAZARIM ANAM, YAZARIM
Dün bir yerde oturuyoruz. Sağ olsun bir okuyucum yanıma gelip, birkaç dakika ayaküstü de olsa konuşmak istedi. Kırmadım, dinledim. Söylediklerinden bazılarını harfiyen aktarıyorum:
“Yazılarını her gün merakla bekliyor, keyifle okuyorum. Kütahya konularını cesurca kaleme alıyorsun. Korkmuyor musun işinden ederler, aşından ederler?..”
Aslında, ayaküstü konuştuklarımız ve bana aktardıkları bundan ibaret değil, lakin size benimle ilgili olan kısmını aktardım. Anlattıklarını da incelemeye, araştırmaya başladım. Doğruysa ve yazmam gerekirse (memlekete yararı olacaksa) korkmadan, çekinmeden harfiyen yazarım.
Üstteki sorusuna verdiğim cevabı size de belirtmek isterim. Rica ediyorum bana bu soru ile gelmeyin artık...
Korkmuyorum. İşimden, aşımdan edemezler. Çünkü, bağımsız bir yayın organında yazıyorum. Bana bu alanı veren, sizlere fikirlerimi aktarmamı sağlayan, değerli kardeşim, sevgili patronum Yasin Pehlivangil bir gazeteci olduğu için, diğer bir gazetecinin nasıl davranması, yazması gerektiğini çok iyi biliyor. O yüzden bana ve tüm ekip arkadaşlarıma, yazılarımızda en ufak bir müdahalesi olmuyor. Özgür gazetecilik yapıyoruz. "Aman bize reklam vermezler, abone olmazlar" korkumuz zaten hiç olmadı. Bu vesile ile Sayın Yasin Pehlivangil’e yürekten teşekkür ediyorum.
Bundan sonda da benim neyi yazabileceğimi neyi yazamayacağımı soranlara genel ve peşinen net bir cevabım var; yazarım anam, yazarım...
Sevgiyle kalın...
GÜZEL CÜMLELER
Açma sırrını dostuna, dostunun dostu vardır, o da söyler dostuna... :)