Başlığa aldanmayın. Bu, meleklerin doğası üzerine yazılan teolojik ve felsefik bir yazı değildir. Kütahya’daki durumu anlatmanın en basit yolu. Arz ı hâlimiz budur efendim…
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u kuşattığı günlerde, Bizanslılar ülkelerini kurtaracakları yerde meleklerin cinsiyetini tartışıyor, “Melekler erkek midir, yoksa dişi midir?” diye birbirlerini yiyorlardı. Oysa Bizans son günlerini yaşıyor, ülkeleri elden gidiyordu! Bunu düşünen yoktu! “Meleklerin cinsiyeti olur mu, olmaz mı?” diye tartışırken yurtlarını kaybettiler.
Kütahya’da durum bundan farksızdır. Daire müdürü ataması, okul müdürü ataması, imam-müezzin ataması, kendine getiri sağlayacak siyasinin atanması (ki bu eskiden seçilmesi idi) gibi lüzumsuz işlerin başkenti olmaya namzet bir ilde yaşıyoruz. Bunlara sebep olan en büyük çevreyi size anlatmaya gayret edeceğim. Kim bunlar? Bakalım…
DİNDAR GÖRÜNÜMLÜ KİNDAR
Dindar gibi yaşayıp Allah’ı (hâşâ) kandırmanın peşinde dolaşan birçok müptezel, halkı basitçe kandırmak ve kendine din üzerinden çıkar sağlamak için açıkça riyakârlık yapıyor. Bunların birçoğu da maalesef memleketim Kütahya’da yaşanıyor. Oysa mütedeyyinler bu ve bunun gibi sahtekârlıklar yüzünde mağdur ediliyor. Samimi Müslümanları kastediyorum mütedeyyin diye. Onlar samimi bir çerçeve içinde inandıkları kutsal değerler ışığında yaşayamıyorlar maalesef. Oysa “muhafazakâr” gibi görünen bir siyasi iktidar döneminde en rahat etmesi gerekenler de onlar haddizatında.
Bir zamanlar terör örgütü unsuru olduğu bilinen, bu yapıya teknik ve lojistik destek sağlayan, örgüt liderine zinhar söz ettirmeyen kişi, şimdi sımsıkı AK Partili oldu ve RTE’nin yolunda canını dahi verebileceğini söylüyor. Ha, bu arada boynunda da Filistin kaşkolü ile yukarılara selam çakıyor. Şu sıralar o revaçta hakeza. RTE Filistin’e “Ey Filistin, sen kimsin ya” dese hemen kaşkolü çöpe atıp imha eder. Hatta sobalarda yakar kimse bulmasın diye. Bkz: 15 Temmuz sonrası… Eşek yükü ile paralar verip “himmet” adı verilen çarkta ön plana çıkan ve kendine hediye edilen kitapları yakmaya yetişemeyenleri unutmuş olamazsınız. Öyle değil mi? Ulan ne düzenbazsın sen, yatacak yerin yok.
Bu ve bunun gibi müptezel o kadar çok ki Kütahya’da, vagonlara doldurup başka bir yere götürsek, memleket temiz bir nefes alır. Riyakârlıklarından kurtulur. İşgâl ettikleri koltuklara hak eden liyakatli insanlar oturur ve Kütahya gelişmeye başlar. Aslında bu kadar da basittir çözüm.
UYAN EY KÜTAHYA HALKI
Yazımın başlığında da arz ettiğim gibi biz bu lüzumsuz işlerle uğraşırken, memleketimiz geri kalıyor. Birbirimizi yiyoruz. Siyasette bunlar, ticarette bunlar, bürokraside bunlar… Etrafımızı sarıvermiş sahte sahte insancıklar. Ya hu, bunlardan kurtulmanın zamanı geldi de geçiyor. Ey Kütahya ahalisi, ne olur bu tarif ettiğim düzenbazlara prim vermeyin. Hadlerini bilsinler.
Bu ülke ne çekti ise sahtekâr olmalarına rağmen din kisvesi altına saklanmış düzenbazlar yüzünden çekti. Kütahya da buna en iyi örneklerden biridir. Sorgulamayan, okumayan, araştırmayan ve düşünmeyen insanları, kutsal değerler üzerinden kandırıp kendilerine kul-köle edenler, Kur’an’da açık bir dille lanetlenmiştir. İslam inancında durum böyledir.
Kütahya’nın çok önemli sorunları varken tartışılan lüzumsuz konuları duydukça sinirlerim yerinden oynuyor. En az beş defa yazdım; çevreyolunda insanların öldüğünü ve buraya çözüm gerektiğini haykırdım. Ses yok. İşçilerin maaşlarını alamadıkları için mağdur edildiklerini yazdım, umursayan yok. Kütahya’nın ekonomik anlamda fakirler başkenti olduğunu yazdım, gülüp geçtiler. Müteşebbis ruhun yok edildiğini ve buna bağlı olarak yeni yatırımların sadece belirli bir zümre tarafından yapıldığını anlattım, “sen ne anlarsın” dediler. E ben daha ne diyeyim sana sevgili dostum. Demek ki aklını kiraya verdin. Yarın karşıma çıkıp “kandırıldım” deme bana oldu mu?
Sevgiyle kalın…
GÜZEL CÜMLELER
“İbrahim: ‘Allah’ı bırakıp da, size hiçbir fayda ve zarar veremeyen putlara niçin taparsınız? Size de, taptıklarınıza da yazıklar olsun! Akıl etmiyor musunuz?’ dedi… ENBİYÂ-66