Bu memleketteki birçok uygulama, kamunun çıkarları için değil, devletin cari açığını kapatmaya yönelik olarak yapılıyor. Trafik cezaları da bu sebeple önemli bir kaynak. Kimse vatandaşın can güvenliğini ya da trafiğin düzenini önemsemediğinden, caydırıcılık için trafik cezası kesmiyor. Ekonominin kötüye gitmesiyle birlikte, trafik polisi ve trafik kontrolü sayısının arttığını herkes fark etmiştir. Ancak trafik kurallarına uymak gerekiyor; ceza yememek için değil, medeni bir insan olmanın gereği olarak kamu düzenine dair tüm kurallara uymak zorundayız. Yani, trafik denetimleri çok ve cezalar ağırsa, araba kullanmak zor diyorsanız, yaya olarak gezin benim gibi. Yetkililer de ensenizde boza pişirmesin…
KÜTAHYA VE TİYATRO
Pazar günü akşam Hezar Dinari Kültür Merkezi’ndeki tiyatro salonunda sahnelenen “Son Perde” isimli tek perdelik oyuna gittim. Oyun saat 20.00’de başlayacaktı, 19.30’da en arka sıradaki koltuklarda yerlerimizi aldık. Öyle ya, tiyatro 20.00’de başlayacaksa erkenden yerimizi almamız gerekirdi. Perde açıldı ve oyun başladı. Ama gelen gidenler bit türlü bitmiyordu. En ön sıralarda oturan bir ailenin minik afacanı da hem ailesine, hem izleyenlere hem de oyunculara biraz ıstırap çektirse de izlemeye başladık. O da ne? Oyun devam ederken alkışlamalar, müziğe tempo tutmalar falan! Çok ilginç geldi bana. Sonra dedim ki “yıl da birkaç kez tiyatro ile buluşabilen memlekette tiyatro kültürünün çok da gelişmiş olmasını bekleyemezsiniz.”
Oyunun yönetmeni Eray Solmaz’ın daveti üzerine gitmiştim. Gittiğime hiç de pişman olmadım. 6 kişilik oyuncu kadrosunun tamamı, rollerindeki duyguyu izleyiciye aktardı. Hele Kütahya ağzı ile canlandırdığı karakteri mükemmel bir şekilde oynayan başrol oyuncusu Reyyan Nur Yavaş, finalde gözyaşlarımızın akmasına neden oldu. Bu güzel ekibi tebrik ediyorum. Oyunu hem yazıp, hem yönetip hem de oynamak kolay bir iş olmasa gerek. Eray Solmaz’ı ayrıca kutluyorum. Genel Sanat Yönetmeni Prof. Dr. Fulya Topçuoğlu Ünal’a da mutlaka teşekkür etmemiz lazım. Kütahya’da tiyatro için çok önemli katkılar sunuyor. İyi ki varsınız…
YE BABAM YE, NEREYE KADAR?
Yetişkin bir insanı çocuktan ayıran en temel özellik, sorumluluk üstlenme ehliyetidir. Sorumluluk sahibi insanlar, görevlerini en iyi şekilde yerine getirmeye ve hesap vermeye hazırdır. Ancak toplumumuzda sorumluluk ve hesap verme kültürü tam olarak yerleşmemiştir.
Bu durum, kamu yöneticileri için de geçerlidir. "Sorumluluk" ile birlikte "hesap verme" kavramı önem kazanır. Her bireyin, yaptıklarının sebep ve sonuçlarını açıklayabilmesi gerekir. Bu yükümlülük, hayatın her alanında geçerlidir.
Bizim kültürümüzde "hesap verme" çoğu zaman yanlış anlaşılmaktadır. Oysa hesap vermek, bir yöneticinin kendisine verilen yetkiyi doğru kullandığını kanıtlamasıdır. Kamu idarecileri, temsil ettikleri kurumların sahipleri değil, emanetçileridir ve hesap verme sorumluluğu taşırlar.
Yöneticiler, dürüst olduklarını savunarak hesap verme sorumluluğundan kaçamazlar; bu hesap mutlaka verilecektir. Hesap vermekten kaçınan, hatalarını kabul etmeyen ve suçu başkalarına atan bir yöneticinin itibarı zamanla yok olur. Bu gerçekler, yöneticiliğin ne kadar zor ve sorumluluk gerektiren bir iş olduğunu gösteriyor. Ancak, cehaletleri veya menfaatleri nedeniyle, bu makamlara talip olanlar için ne denebilir? Yazarsam çok kişinin başı ağrıyacak, bu kadarla yetineyim…
BEYNİNİZİ POZİTİF DÜŞÜNCEYE PROGRAMLAYABİLİRSİNİZ
Herhangi bir durumda aklınıza hemen negatif düşünceler geliyorsa, zihniniz negatifler bulmak ve üretmek için programlanmıştır. Böylelikle bir durumdan çok sorun çıkarabilir, yeni olumsuzlukları hayatınıza davet edebilirsiniz. Hatta olumlu durumları bile olumsuzmuş gibi algılarsınız. Çözüm değil, sorun odaklı olduğunuz içindir bu.
Hemen korkmayın! Sorun değil, isterseniz yeni bir program oluşturmak için hemen bugün zihin oyunu egzersizlerinden birini kullanarak kendinize yükleme yapmaya başlayabilirsiniz. Bir durum hakkında negatif bir şey söylediğinizde kendinizi hemen yakalayın ve kendinizle şu şekilde konuşun:
“Evet, negatifi bulduk; şimdi bu durumun iki olumlu yanını bul bakalım.”
“Bu durumun içinde iyi ne olabilir?”
“Olumlu birisi olsaydı şimdi nasıl pozitif bir yorum yapardı?” gibi pozitifi bulmaya yönelik sorularla zihninizi meşgul edin.
Hemen cevap veremezseniz de sorun yok; sık sık sorunuzu tekrar edin. Mutlaka olumlu bir yanıt alırsınız. Unutmayın, beyninize işe yarar sorular sorarsanız işe yarar cevaplar alırsınız.
Olumsuz düşünmeye devam ederseniz kaybedecek çok şeyiniz var, en başta sağlığınız. Olumsuz düşünceyle beraber bedeninize akan olumsuz duyguyu da hissedersiniz. Şimdi hemen bir deneme yapın. Yirmi bir kere “kötü-çirkin ya da berbat” kelimelerini tekrarlayın. Bakın modunuz nasıl da düşecek. Şimdi de “güzel, harika ya da süper” kelimelerini 21 kez üst üste tekrarlayın ve bedeninizdeki ve zihninizdeki rahatlamayı, değişimi fark edin.
Sevgiyle kalın…
TEBESSÜM
Fahrettin Kerim Gökay, bir konferansında içkinin zararlarını anlatıyormuş. Bir ara dinleyicilere sormuş:
- İki kovadan birine rakı, diğerine su doldursak ve bir eşeğin önüne koysak, hangisini içer?
Dinleyenler hep bir ağızdan cevap vermişler:
- Su
Gökay tekrar sormuş:
- Neden?
Dinleyiciler arasındaki Neyzen Tevfik hemen atılmış:
- Eşekliğinden…
GÜZEL CÜMLELER
İnsan zihnini oluşturan şey, insan bedeninin fikridir. Spinoza