Dilli düdük, kadim medeniyetimizde eğlencenin simgesi… Dilli düdük; metal veya tahtadan yapılan, geleneksel bir çalgımız… Dilli düdük; Türk halk müziğinde ve folklorunda sıkça kullanılmakta… Dilli düdük; kültürel bir sembolümüz… Dilli düdüğün en belirgin özelliği, ağzına yerleştirilen bir dille çalınması… Bu dil, düdüğün sesini şekillendirerek farklı tonların çıkmasını sağlamakta… Dilli düdük; düğünlerde, bayram kutlamalarında, geleneksel festivallerde ve diğer özel etkinliklerde kullanılmakta… Dilli düdük; zurna ile birlikte çalındığında, coşkulu ve neşeli müzikler ortaya çıkmakta… Türk halk müziğinde dilli düdük; halk danslarında (halay, zeybek, horon gibi geleneksel danslarımızda), diğer enstrümanlarla birlikte kullanılmakta… Mazide, köy düğünlerimizde, yöresel kıyafetleriyle dilli düdüğü üfleyenler (dilli düdükçüler), eğlencenin ve neşenin vazgeçilmezleri olmuşlar… Dilli düdük, hem müziğin hem geleneklerimizin bir parçası olmuş… Dilli düdük, kutlu tarihimizde, birlik ve beraberliğimizin simgesi olmuş bir bakıma… Dilli düdük, bir musiki aleti olduğunda hârika… ‘Dilli düdük’ şayet insanın kendisi ise, fâcia… Düdüğü öttürmek doğru… Düdük olup, ötmek ya da öttürülmek doğru değil!
Dilli düdük; ukalâ, malumatfuruş, çokbilmiş, olan insan… Özellikle sosyal medya platformlarında bilgiçlik taslayıp akıl hocalığı yapan, işine gelmeyince ve hâddi bildirilince karşı tarafı aklınca küçük düşürüp gruptan çıkmayı adamlık sanır… Yandık battık bittik ve enkaz edebiyatı yapan, fikir çilesi çekmeyen, sloganları fikir sanan dilli düdüğe fırsat ve aman vermemek gerek… Dilli düdük; eğitimsiz olan, insaf ve izan (anlama becerisi) sahibi olmayandır… Dilli düdük; eğitimsiz olan, eleştiriyi hep başkasında yapandır… Dilli düdük; eğitimsiz olan, sonuna kadar dinlemeyendir, karşısındakine saygılı olmayandır, teyit edilmeyen bilgiyi aktarandır, yayandır…
Dilli düdük; doğru algılamayan ve teyit edilmeyen ve referansa dayanmayan bilgiyi ve alıntıyı sorgusuz sualsiz yayandır… Dilli düdük; kadim medeniyet kodlarından kopandır… Dilli düdük; entel takılandır (çakma entelektüeldir)… Malumatfuruş (bilgiçlik taslayan) birinin yaptığı ve yaydığı basmakalıp düşünceler, önce çokbilmiş geçinen kişinin kendini, sonrasında aklını kiraya verip düşünme zahmetine katlanmayanların zihinlerini düşünce sanılan söylem ve slogan çöplüğüne çevirir… Gerçek mânâda entelektüel/aydın/münevver olan; dilli düdüğe aman vermez… Dilli düdük; okumayan ve yazmayan okuryazardır… Dilli düdük, gösteriş budalasıdır… Dilli düdük, entelektüel bakıştan mahrum olandır… Entelektüel bakışı harikulade ifade eden söz: “Ya öğreten/âlim, ya öğrenen, ya dinleyen ya da bunları seven ol. Sakın beşincisi olma (ilme ve ilimle meşgul olanlara nefret duyma), helâk olursun!” (Hadis-i Şerif)… Aydın olabilmek için her konuda net görebilmeye çalışmak ve detaylı düşünmek gerekir… “Aydın olmak için önce insan olmak lâzımdır.” (Cemil Meriç)… Cemil Meriç’e göre; “Tanzimat’tan bu yana Türk aydının alınyazısı iki kelimede düğümleniyordu: aldanmak ve aldatmak.”… Mesele, vahim… Mesele, eğitim meselesi… Eğitimli olan, kendi toplumunu dışlamayan, kendi toplumuna tepeden bakmayan, kendi insanıyla hemhal olan yerli ve millî olan; işçidir, esnaftır, siyasetçidir, mühendistir, doktordur, mimardır, öğretmendir, avukattır, yazardır, sanatçıdır, akademisyendir…
Dilli düdük, kendi gibi düşünmeyenleri küçük görme hastalığına duçar olandır, çapsız olandır… Her şeye rağmen çaptan düşmeden, çaplı davranıp “Dostumuza da düşmanımıza da hürmet etmeyi, onun çapını doğru tayin etmeyi bilmeliyiz.” (Necip Fazıl Kısakürek)… Dilli düdüğün en bilindik özelliği; hakaret ve küfürle, yaftalamayla, alıntı sözlerle, sloganlarla, karşı fikri yok saymasıdır; kendi söylemlerini her konuda bozuk plak gibi terennüm etmesidir… Meselâ, dilli düdük olan; çevremizin, yaşadığımız yerin sorunlarını konuşurken ya da yazarken, iktidar veya muhalefeti hedef alıp sözün içine eder… Bu, dilli düdüğün en belirgin vasfı… Dilli düdük; ucuz davranış tarzıyla hareket eder; lafebeliği/lafazanlık eder/demagoji yapar… Dilli düdük, küfre kapı aralayan yaklaşım sergiler… Dili düdük; demagoji yaparak, bir kimsenin veya birilerinin hislerini tahrik eder, kişi ya da kişilere gerçekdışı şeyler söyler, gerçekleri çarpıtır... Dilli düdük; ağzı laf yapar, ancak iletişim kurmada yetersiz kalır… Dilli düdük; fikir çilesi nedir bilmez, düşünme zahmetine katlanmaz… Dilli düdük, iletişimde fikr-i küfriyi başrole taşır… Dilli düdük; kafasında zaten yargılayıp karar hâline dönüştürdüklerine ve dogmalara/doğru diye öne sürülen öğretilere göre kendini kilitler; farklı söylemlere hayat imkânı tanımaz… Dilli düdük; tahammülsüzlük girdabına sürükler konuşanı, dinleyeni, okuyanı ve yazanı… Dilli düdük, dinlemeden, okumadan, söylemeden ve yazmadan önce hiç düşünmez, akletmez, zikretmez ve şükretmez…
Ne yazık ki, dilli düdük; muhatabını incitecek davranışlardan ve üsluptan sakınmaz… “Söz dediğin yaş deridir, nereye çekersen oraya gider.” (Atasözü)… Bilmeliyiz ki “Aslında herkes kendi çapında mükemmeldir fakat kiminin çapı tamdır, kiminin ise hayatı beyninin yarıçapı kadardır!” (Tolstoy)… Bir işe başlamadan önce, her birimiz kendi çapında, Türkiye çapında ve dünya çapında büyük düşünmeliyiz; analiz ederek, araştırarak, teyit edilen bilgiyi ve referansı dikkate alarak, çaptan ve gönüllerden düşmeden gereğince yapmalıyız… Çalışma gücümüzü yitirmeden, verimimiz tükenmeden çapımızı ve çevremizi korumalıyız; çabalarımızı sürdürmeliyiz… Ateş olsak, cirmimiz (cüssemiz, hacmimiz, gövdemiz, ebadımız, çapımız) kadar yer yakarız, sahibi olduğumuz mal-mülk-servet-makam kudreti kadar değil! Cürmümüz (suçumuz, kabahatimiz, kusurumuz, hatamız, yanlışımız) ne olursa olsun, insan olabiliyorsak, yeni ve temiz başlangıçlar yapabiliriz… Tepeden bakış tarzıyla, sadece söylem enkazı altında kalırız… Felâket ve enkaz tellallığı yaparak, hiçbir sorun yumağı çözülemez…
Sosyal medya gruplarında ve kalabalıklarda dikkat çekmek adına espri yapmak veya uçuk davranmak ve uç noktalarda konuşmak ve yazmak marifet değil! Asıl marifet, nezahet ve nezaket ile asıl meseleyi sağa sola çekmeden, herhangi bir kimsenin fikrine limon sıkmadan efendice hanımefendice konuşabilmek ve yazabilmek… “Söyleme sırrını dostuna, o da gider söyler dostuna.” (Atasözü)… Birilerine ait sırları ve haberleri filtreden geçirmeden, boşboğazlık yaparak, olur olmaz her yerde söylemek ve yazmak ise en elim bir ahvâl… Bunu hep yapan, dilli düdük… Dilli düdük için, gizli tutulması gereken bilgilerin, önüne gelen herkese aktarılması, gayet olağan bir iş… Dilli düdüğe dönüşmemenin reçetesi Mevlana’nın eğitime dair yedi öğretisinde dillendirilmiş… “Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol. Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol. Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol. Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol. Hoşgörülükte deniz gibi ol. Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.”…
Siyasî görüşlerimizin farklılığı; sorunlara farklı perspektiflerden değerlendirebilmek çabası olmalı; birbirimizi hâkir görmek, dışlamak ve birbirimize tahammülsüzlük olmamalı… Üç günlük dünyada dilli düdük ötse ya da öttürülse, ne yazar? Aslında bir düşünse, zararı sadece kendine… Selam, sevgi ve saygılarımla.