Mevki ve makamlar, o mevki ve makamdakiler için birer emanettir.

 

Bütün devletlerin, imparatorlukların, krallıkların çöküş sebebi liyakatsiz insanların yetki ve makam sahibi olması, dolayısıyla adaletin ortadan kalkması, kayırmacılığın hâkim olmasıdır. Tarih bunun sayısız örnekleriyle doludur.

 

Mesela 17. yüzyıl Osmanlı Devleti’nde başlayan siyasî çözülme, devlet yönetiminde liyakat eksikliğine bağlanmıştır. Liyakat olmadan gösterilen sadakat ise yönetimde ciddî bozulmalara yol açmıştır.

 

Gazneliler devletinin kurucusu Gazneli Mahmûd adâleti, cömertliği, âlim ve sanatkârları koruması ile tarihte iz bırakmış, zaman içerisinde menkıbevi bir kişiliğe bürünmüş ve yaşadığı dönemden itibaren hayatı hikâyelere konu olmuştur.

 

Mevlânâ’nın Mesnevî’sinde Gazneli Mahmud’la ilgili şöyle bir hikâye anlatılır:

 

Gazneli Mahmûd’un Ayaz adında zeki, akıllı, bilgili, ferâset sahibi ve güvenilir bir kölesi vardır. Sultan Mahmûd onu sever, el üstünde tutar.  

 

Bir gün beyleri Sultan Mahmud’a: “Ayaz’ın 30 kişilik aklı yok iken, sen ona otuz kişinin ücreti kadar ücret ödüyorsun.” derler.

 

Sultan Mahmud birkaç gün sonra beylerini alarak çölde avlanmaya çıkar. Uzaktan bir kervanın geçmekte olduğunu görürler.

 

Sultan Mahmud beylerden birine: “Git sor bakalım, bu kervan nereden geliyormuş?” der.

 

Bey atını sürerek gider. Bir süre sonra geriye döner: “Efendim kervan Rey şehrinden geliyormuş.” der.

 

Sultan Mahmud: “Peki, nereye gidiyormuş?” diye sorunca bey cevap veremez.

 

Bunun üzerine Sultan başka birini gönderir, o da gidip gelir: “Efendim Yemen’e gidiyormuş.” der.

 

Sultan: “Yükü neymiş, ne götürüyormuş?” deyince o da şaşırıp kalır.

 

Bu defa Sultan bir başka beye: “Sen de git yükünü öğren!” der.

 

Bey gider, gelir: “Her cins mal var, fakat çoğu Rey kâseleri.” diye cevap verir.

 

Sultan: “Peki, kervan Rey’den ne zaman çıkmış?” diye sorunca, bey susup kalır, cevap veremez.

 

Sultan böylece tam otuz beyi gönderir, otuzu da istenen bilgileri tam olarak getiremezler.

 

Bunun üzerine Sultan Mahmud beylere der ki: “Ben bir gün Ayaz’ı da böyle imtihan ettim. Kendisine, ‘Git bak bakalım şu kervan nereden geliyor?’ dedim. O gitti ve sizin otuz seferde getirdiğiniz bilgileri bir seferde getirdi. Şimdi anladınız mı ona neden otuz kişilik bir ücret verdiğimi?” der.

 

Bütün beyler utançtan başlarını önlerine eğerler.

 

Mevlânâ der ki;

“Kalem bir gaddarın elinde olduğu için, şüphesiz Hallâc-ı Mansur ölüme mahkûm edilmişti.

…..

İktidar çapulcuların elinde bulunuyorsa, Zünnûn’un hapse düşmesi kaçınılmazdır.”

 

Konuyla ilgili bir örnek daha vererek sohbeti bitirmek istiyorum:

 

Bir keresinde Hz. Peygamber sahabeyle sohbet ederken bir bedevi gelir. Sohbeti keserek peygamberimize sorar: “Ya Resulullah kıyamet ne zaman kopacak?”

 

Hz. Peygamber sohbeti bitirdikten sonra: “Emanet zâyi edildi mi kıyameti bekle!” der.

 

Bedevî anlamaz ve tekrar sorar: “Ya Resullullah, emanet nasıl zâyi edilir?”

 

Hz. Peygamber: “Mevki ve makamlar, yetki ve görevler ehil olmayanlara verildi mi kıyameti bekle!” diyerek cevap verir.

 

Kısacası, yönetimde ehliyet ve liyakate dayalı bir sistem yoksa o toplumda adalet olmaz, adalet yoksa toplumsal barış da olmaz.