‘’ ÖZGÜRLÜKLER SORGULAMANIN SÜZGECİNDEN ÇIKAR’’
Sevgili okurlar, bugün Türkiye’nin önemli felsefecilerinden Doğan Özlem’i ve özellikle onun felsefe dünyasına katkılarını tartışacağım. Doğan Özlem özellikle ahlak felsefesi ve hermeneutik (yorumsalcılık) alanındaki derinlemesine düşünceleri ile Türk Felsefesine önemli katkılar sunmuştur. Özlem insanın ahlaki değerlerle nasıl şekillendiğini etik normların toplumlar ve bireyler arasında nasıl evrildiğini sorgulayan önemli bir filozoftur. Türkiye’de hermeneutik (yorumculuk) denince akla gelen ilk isimlerden biri olan Doğan Özlem’in bu alandaki katkıları oldukça büyüktür.
Doğan Özlem "Bilim, Tarih ve Yorum" adlı eserinde bilginin tarihsel, dönemsel bir yapısı olduğunu savunmuş bilginin zamanla değişebileceğini ve bunun içinde dini bilgilerin de yer aldığını ortaya katmıştır. Ancak bugün özellikle üzerinde duracağım bir diğer önemli kitap Doğan Özlem’in "Etik Ahlak Felsefesi" adlı eseridir. Bu eser etik ve ahlak arasındaki ayrımı, ahlaki değerlerin toplumla ilişkisini ve bireyin ahlaki sorumluluklarını ele alırken biz insanların kendi eylemlerimizin üzerinde düşünmemizi sağlamak için önemli bir sorgu mekanizması oluşturuyor.

İNSAN NEDİR?
Sorguya ilk olarak, İnsan nedir? Sorusuyla başlayalım. Bu soruyu; ‘’Homo Laquens: İnsanlığın İzinde Bir Bakış’’ adlı bir önceki köşe yazımda da sizlerle tartışmıştık. Felsefi bir bakış açısıyla insanın tanımını yapmak oldukça zor bunu kabul etmek gerek. Ancak bunu destekler nitelikte ise insanı hayvanlardan ayıran en önemli özelliklerden biri akıl ve irade sahibi olması olarak karşımıza çıkıyor (eğer farklı bir şekilde olsaydı ne ben bu yazıyı yazabilecek ne de siz okuyabilecektiniz). Bu özellikler biz insanların çevresini anlamlandırabilmesi, şekillendirebilmesi ve ona müdahale etme yeteneğinimizi kazandırmıştır. İnsan nesneler ve olaylar arasında bağlantılar kurarak onları anlamlandırır ve bu anlamlandırma üzerinden eyleme geçer. Eylemler insanın bilinçli düşünce süreçlerinin ve tercihlerin sonucudur. İnsan araç yapabilen, kendi geleceğini tasarlayabilen, hedef belirleyebilen bir varlıktır. Fakat burada bir problem doğuyor eylemlerimiz yalnızca pratik akıl ve akıl yürütme ile sınırlı kalmamaktadır. Aynı zamanda eylemlerimiz ahlaki bir boyuta da sahiptir. Doğan Özlem'in felsefi yaklaşımında da insanın akıl ve ahlak arasındaki dengeyi kurması önemli olduğunun altı çizilir.

AHLAK VE ETİK: AYNI KAVRAMLAR MI?
Ahlak ve etik günlük dilde çoğu zaman birbirinin yerine kullanılıyor olsa da felsefi anlamda oldukça farklıdır. Ahlak toplumdaki normlar ve değerler bütünü olarak genel bir tanım yapılabilir. Ahlak biz insanların içinde bulunduğu toplumu ve kültürü şekillendiren, doğruyu ve yanlışı belirleyen bir sistemdir. Ahlak genellikle toplumda kabul gören değerlerle tanımlanır ve bu değerler zamanla değişir. Etik ise ahlakın sorgulanmasıdır. Ahlak toplumun belirlediği normlara uymayı özümsemiş olmasına rağmen, etik bu normların doğruluğunu, geçerliliğini ve evrenselliğini-bütüncüllüğünü sorgular. Doğan Özlem'in felsefi öğretisi etik değerlerin evrensel bir temele dayanmak zorunda olduğunu savunur. Ahlaki normların çoğunlukla toplumsal yapıların ürünü olduğunu kabul eder ancak etik düşünce bu normları sorgular ve insanın doğruyu belirlemedeki kapasitesini vurgular.
Ahlak ve etik arasındaki bu ayrım bireyin toplumsal normlara uyma ya da bu normlara karşı bir duruş sergileme konusunda serbest bir iradeye sahip olup olmadığını tartışmaya açar. Ahlak toplumun belirlediği bir basmakalıp bir zorunluluk gibi görünse de etik bireylerin kendi eylemlerini sorgulayarak doğryu seçebileceği bir alan oluşturur. Bu sorgulama ise insanın ahlaki sorumluluklarını yerine getirebilmesi için bilinçli seçimler yapma kapasitesini ortaya koyar.


SOKRAT’TAN GÜNÜMÜZE AHLAK ETİK VE EVRENSEL DOĞRULAR; BAŞAT PROBLEMLERİN SIĞLIĞI
Ahlak felsefesi günümüzde ele alındığı gibi tarihsel süreç içinde de farklı filozoflar tarafından çeşitli biçimlerde ele alınmıştır. Grek felsefesine göre ahlakın temeli insanın doğasına dayandırılmıştır. Özellikle Sokrat ve Platon evrensel bir ahlak anlayışını savunmuşlardır. Sokrat’a göre, doğru ve yanlış kültürlerden bağımsız bir şekilde akıl sayesinde her insan tarafından anlaşılabilir. Ahlaki değerler (toplumsal kurallar bütünü) evrensel bir doğruya dayalı olarak ortaya çıkmıştır. Ancak Sokrat’ın bu düşüncesi ahlaki değerlerin toplumsal ve kültürel etkileşimler tarafından şekillendirildiğini savunan görüşlerle zıt kutuplarda buluşmuş ve çelişmektedir.
Sokrat’tan sonra ise özellikle modern felsefede etik düşünceler, bireysel özgürlük ve toplumsal sorumluluk arasında sıkışan bir dizi başat problemle karşılaşmıştır. Doğan Özlem bu noktada evrensel ahlak anlayışı ile göreciliği (relativizm) karşılaştırır. Özlem’e göre insanın iyiye doğru yola çıkması evrensel bir hedefe yönelmesini gerektirirken varılması gereken bir nokta doğmaktadır. Bu hedefe ulaşma şekli ise toplumsal yapıların ve kişisel deneyimlerin etkisiyle şekillenir. Ahlak toplumdan topluma değişebilir ancak etik bu değişimleri sürekli olarak sorgulamak zorundadır.

AHLAKI SORGULANABİLİR KILDIK
Doğan Özlem’in izinde ahlak yalnızca toplumsal bir zorunluluk olarak kalmamakla beraber aynı zamanda sorgulanabilir bir olgu olarak karşımıza çıkmakta. Biz insanlar çoğu zaman toplumlarının dayattığı normlara uymak zorunda hissedebilmekteyiz. Etik düşünce ise bu normların geçerliliğinin hangi noktada olduğunu sorgular ve insanı doğruyu kendi başına seçme kapasitesine sahip bir varlık olarak tanımlar. Ahlaklar, normlar, kalıp yargılar toplum içinde yaşamaya yönelik bir düzen kurduğu çoğunlukla düşünülür fakat bu noktada etik bireylerin kendi eylemlerini bilinçli bir şekilde değerlendirmelerini ve doğruyu seçmelerini sağlayan bir düşünce biçimi oluşturur.
Doğan Özlem ahlakın yalnızca biz insanların bireysel seçimleri değil aynı zamanda toplumsal sorumlulukla bağlantılı bir kavram olduğunu belirtir. İnsan faktörü kendi dönemiyle ve olgularıyla toplumsal yapılar ve kişisel deneyimleri doğrultusunda ahlaki değerleri belirleyebilir. Burada ise bu değerler her zaman sorgulanabilir ve dönüştürülebilir olmalıdır. Etik düşünce insanı bu sorgulamaya yönlendirir ve ona toplumsal normları aşarak evrensel doğrulara ulaşma fırsatı sunar.
Ahlak ve etik arasındaki farkları anladıkça veyahut sorguladıkça toplumsal ve bireysel yaşamımızda daha özgür, bilinçli ve sorumlu bir yer edinebiliriz. Etik ahlakın ötesine geçmeli biz insanların daha derin bir doğru ve adalet anlayışına yönlendirmelidir. Bu denklem belki de insan olmanın en özgür ve en değerli yönünü bulmamıza yardımcı olur.