Çocukları “Eti senin kemiği benim” denilerek öğretmene teslim edilen bir kültürden geldik bizler. Ardından, “Ceketimi satar çocuğumu yine okuturum” dedi atalarımız. Hiç kimse hak edilmemiş bir diplomanın peşinde koşmadı. Onun içindir ki bizim kuşağın ortaokul mezunları dahi şimdilerin üniversite mezunlarından daha bilgilidirler. Geldiğimiz noktada, parayla sahip olunan diplomalar, ehliyetler, sağlık raporları havada uçuşmaya başlamış…

Ne acıdır ki parayla her şeye sahip olunabileceğine kendini inandırmış emeği ve hakkı umursamayan, vicdandan yoksun bir topluma dönüşmüşüz. Sahtekarlık, hırsızlık ve dolandırıcılık almış başını gitmiş. Yani ülke olarak tam bir çürümüşlüğün kıskacında yaşamak zorunda bırakılmışız. Bunun tek bir izahı var; iyi yönetilmiyoruz… Tek adam yönetiminin yansımaları bunlar. Ülke yoksullaştıkça yasadışı her türlü olaya gebe kalıyor bu sistem.

Kurumlar, liyakatsiz yandaşların elinde eriyip giderken işi bilene değil yandaşa vermenin ülkeyi getireceği nokta bundan başkası olamazdı zaten.

Öyle aileler gördük ki meğer atadan, dededen bürokratlarmış. Nereye adam lazımsa hemen bulup hem de sınavsız kamuda işe yerleştiriyorlar. Oh ne ala değil mi?

Hayatında bir üniversitenin önünden dahi geçmemişlerin elinde dolaşıyor üniversite diplomaları… Siparişle istediğin diplomayı veriyorlar. Devletin en gizli mahremlerine kadar girerek parayı verene, profesör, doçent, mühendis, avukat, psikolog diplomaları üretmişler. Bu sahtekarlığı, şeytanın aklına gelmeyecek yöntemlerle yapmışlar. Ölen meslek sahibi kişilerin yerine yetkililerin elektronik imzalarını kullanarak e-Devlet sistemine girip üniversite mezuniyet bilgilerini amaçları doğrultusunda değiştirmişler.

İşte ülke için beka sorunu tam da budur.

Siyasi rakip olarak gördüklerinin diplomasını iptal ettirmek için her türlü gücünü kullanan iktidar maalesef yüzlerce sahte diplomayla yüzleşti.

Bunları yapabilenlerin neyi yapamayacaklarını artık varın siz düşünün.

Kurumlara olan güven dibe vurmuş. Sokağa çıkıp vatandaşa sorduğunuzda kurumlara olan güvenin hemen hemen hiç kalmadığını görürsünüz. Liselere girişten başlayın, üniversite sınavlarına, oradan KPSS’ye kadar hiçbir sınavın adil olduğuna inanmıyor insanlar. Geleceğimiz olan gençlerin devlete güveninin kalmaması ne kadar acı değil mi?..

Diploma sahtekarlığı boyutunun, kamuoyuna yansıyandan daha büyük olduğuna inananlardanım. Özellikle son yirmi, yirmi beş yılı mercek altına almalıyız. Ceketini satıp çocuğunu okutan vefakar insanlarımızın vebalini almak istemiyorsanız bunun üzerine gidin. Ucunun nereye varacağı hiç önemli değil.

Diplomaların kullanıldığı her kurum, kendisine ibraz edilen diplomanın alındığı kurum vasıtasıyla sorgulama yapmalı. Üniversiteler kontrol yaparken dijital kayıtlara da itibar etmeden -çünkü bu sahtekarlar oralara da müdahale etmişler gibi görünüyor- alınan dersler ve notlara da bakmalılar. ÖSYM’nin sınav sonuç belgeleri de dahil her yeri kontrol ederek vatandaşın elindeki diplomanın doğruluğundan emin olsunlar.

“Gerçek üniversite” mezunları iş bulamadıkları için intihar ederken sahtekarların yumuşak koltuklarında oturup ballı maaşlar almaları hakka ve hukuka hasret toplumun içinde yara olarak kalmamalı… Sorumlular bulunup cezalandırılırken ihmali olanlar da görevlerinden uzaklaştırılmalı. Yoksa her gün artan bu pisliği temizleyecek kimyasal da bulamayacaksınız…