Kütahya denilince ilk akla gelen yerler sizce neresi? Kaplıcalar bu listede nerede?
Gözlerinizi kapatın ve hayal edin... Soğuk bir kış gününde ya da yazın tatlı serinliğinde, sıcacık, buharı üstünde tüten bir suyun içindesiniz. Suyun her damlası sanki dertlerinizi yavaşça alıp götürüyor, bedeniniz hafifliyor, ruhunuz arınıyor. Şimdi size soruyorum: Böyle bir huzuru yaşamak ister misiniz?
Eğer cevabınız “Evet” ise, doğru yerdesiniz. Çünkü Kütahya tam da bu hayalin gerçeğe dönüştüğü yerdir.
Bu şehir, yalnızca porselenin zarafetiyle, tarihin kadim izleriyle değil; yerin yüzlerce metre altından gelen şifayla da konuşur. Kütahya bir kaplıcalar cennetidir ve bu cennetin kapıları, şifaya, huzura, dinginliğe açık olan herkese sonuna kadar açıktır.
Şuanda durumu eski günlerini aratır hâlde de olsa Kütahya merkeze bağlı Ilıca Kaplıcaları ve şifaları suları ile başlamak istiyorum. Bilenlerin “Ah nerede o eski Ilıca” dediğini duyar gibiyim.
Yolunuzu Simav’a düşürün mesela... Eynal Kaplıcaları karşılayacaktır sizi ilk olarak. Osmanlı’dan bu yana şifa dağıtan bu eşsiz kaynak, bugün modern tesislerle donatılmış olsa da, içindeki doğal mucize hiç değişmemiştir. Romatizmal hastalıklara iyi gelir, kas ağrılarını dindirir, cildi yumuşatır. Ama en çok da kalbinizin yorgunluğunu alır. Oradaki suya bir kere dokununca anlarsınız; bu sadece sıcak su değil, adeta doğanın size sunduğu ikram biçimidir: “Sana bunca yükü yükledim ama işte, bu da benim telafim...”
Peki ya Yoncalı? Kütahya merkezine sadece 15 dakikalık mesafede olan bu saklı cennet, hem kolay ulaşımı hem de konforlu tesisleriyle öne çıkıyor. Tarihi hamamları, taş mimarisi ve doğa ile iç içe sakinliği ile burası yalnızca bir tedavi merkezi değil, aynı zamanda bir içsel yolculuk alanı. Hani bazen kalabalıktan uzaklaşıp kendinizle baş başa kalmak istersiniz ya, işte Yoncalı bunun için birebir.
Bir önerim var: Eğer gitmeye niyetlenirseniz, sabah erken saatlerde orada olun. Termal suyun sabah buharı, güneşin ilk ışıklarıyla dans ederken ortaya öyle bir manzara çıkar ki, ruhunuzun dâhi arındığını hissedersiniz.
Biraz daha doğaya karışmak isterseniz, rotanızı Gediz Ilıcasu veya Murat Dağı kaplıcalarına çevirin. Burası şifa kadar huzurun da adresidir. Çam ormanlarının arasında kurulmuş termal havuzlarda yüzmek... Düşünsenize; etrafınız kuş cıvıltıları, üstünüzde gökyüzü, çevrenizde doğa, içinizde ise sakinlik... Şehirden, stresten, koşuşturmadan uzak bir kaçış noktası.
Bu kaplıcalarda tedavi kadar hastalıkları önleme de vardır. Yani hasta olmadan da gidebilirsiniz. Ruhunuzu dinlendirmek, vücudunuzu yenilemek, bir nebze olsun kendinize zaman ayırmak için...
Kaplıcalar, sadece sağlık değil; kültürdür, yaşam biçimidir. Eskiden büyükannelerimiz “hamam günü” derdi, komşular bir araya gelir, dertleşir, şarkılar söylerdi. Yaşım çok küçükken benim de bu günlere götürüldüğümü hayal de olsa hatırlıyorum. Sonra hamamcı teyzenin “Hanım bu artık giremez” dediği gün bu günlerden ihraç edilmiştim. Bugün o gelenek belki değişti ama ruhu yaşıyor. Kütahya’nın kaplıcaları bu ruhu yaşatıyor. Burada suyla birlikte dostluklar da demlenir, sohbetler ısınır.
Bugünlerde kendinize şöyle bir durup, “Ben ne zamandır kendime vakit ayırmadım?” diye soruyorsanız, işte cevabı burada: Kütahya’nın şifalı sularında, bu toprakların cömertliğinde ve doğanın sessiz şefkatinde...
Size rahatlıkla şunu söyleyebilirim: Bu şehir size iyi gelecek. Belki yıllardır çektiğiniz bir sırt ağrısını hafifletecek, belki de sadece birkaç günlük kaçışla zihninizi dinlendireceksiniz ama ne olursa olsun, Kütahya'dan ayrılırken şunu söyleyeceksiniz: “İyi ki geldim.”
O zaman valizinizi hazırlayın. Yalnızca mayo değil, biraz huzur, biraz beklenti, biraz da kendinize ayırmak istediğiniz sevgiyle doldurun. Çünkü Kütahya kaplıcaları sizi bekliyor. Hem de kucaklar gibi, şefkatle, sıcaklıkla... Suyun çağrısına kulak verin ve unutmayın: Şifa bazen uzaklarda değil, yanı başımızda, Kütahya’da.
Sevgiyle kalın…
GÜZEL CÜMLELER
Kendinize vereceğiniz en güzel hediye belki de sadece bir valiz değil, Kütahya’nın şifalı sularında yeniden doğmuş bir siz olacaktır.
