Gazetecilik vazifeme başladığım 1992 yılından bu yana aradan 33 yıl geçti. Geçen bu 33 yıl içinde "majör" diye adlandırdığımız “Kütahya’nın sorunları” pek fazla değişmeden günümüze kadar geldi. Bunları tek tek sayıp her birine çözüm önerisi sunmaktan bendeniz başta olmak üzere birçok meslektaşıma gınâ geldi. Yazsak bir türlü, yazmasak ayrı bir türlü. Hani Fûzûlî’nin “Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil. Çektiğim âlâmı bir ben bir de Allah’ım bilir.” dediği gibi bir hâldeyiz maalesef.

Kütahya’ya geldiği ilk günlerden beri yakinen tanıdığım ve son yedi yıldır da Kütahya Milletvekili olarak görev yapan Sayın Ahmet Erbaş, geçen hafta Dumlupınar Medya Grubu’na gelerek, bazı açıklamalarda bulunmuştu. Bu söyleşimizin tamamını youtube kanalımızda yayınladık. Erbaş, Kütahya’ya hizmet etmenin en önemli yolunun nefsânî davranmamak olduğunun altını çizdi. Yaklaşık 40 dakikalık söyleşim sırasında kesinlikle en önemli olarak not aldığım husus bu idi.

Halka hizmet etmekle vazifeli olan tüm makam sahiplerinin kendi nefislerini hoş tutmaya çalışması, kendi çıkarlarının doğrultusunda makamları işgâl ediyor oluşudur en büyük sorunumuz. “Ben” davası güden makam sahipleri yüzünden, Kütahya geri kalmış, gelişememiş ve sorunları ile baş başa kalmıştır.

Meslek büyüğüm Gazeteci – Yazar Ahmet Tezcan’ın sıkça anlattığı adalet kavramından söz etmek istiyorum. Tezcan, “Adalet, verdiğin kararlarda kendinin olmaması, kendi çıkarlarının gözetilmemesidir gülüm” der. Ne de güzel der. Baba dostum Ahmet Tezcan’a da selam olsun.

Verdiğimiz kararlarda kendimiz yok isek tam adaletli olabiliriz. Çünkü insan gücünü, verdiği kararların adaletli olmasından alır. Verdiği kararlar adaletli ise kâmil yani olgun olur. Böylece kâmil bir adaletle yönetilen bir şehir ya da ülke güçlü olur. Konumuzun başına dönecek olursak, Kütahya’yı yönetenler kâmil bir adalet sahibi olmadığı içindir ki ilimiz güçsüz kalmıştır. Demek ki yöneticilerimiz verdiği kararlarda halkın-devletin çıkarlarını gözetmek yerine kendi çıkarlarını öne almış. Aksini iddia eden var ise Kütahya’nın neden sorunlar yumağı içinde boğuştuğunu bendenize izah buyursun.

Kütahya’yı yöneten makam sahiplerine ithafen şunları söyleyebilirim: Kendi çıkarlarınızı öne alarak hizmet edemezsiniz. “Dostlar alışverişte görsün” derler size. İş yaparmış gibi görünmeyin. Adil olun, hakkaniyet ölçünüz, kâmil bir adalet olsun. Verdiğiniz kararlarda siz olmayın, yani sizin çıkarlarınız olmasın.

Çocuğu ALES sınavından 90 üstü puan alan baba, evladının hakkının yendiğini düşündüğü gün kaybettiniz. Oğlu KPSS’den 85 puan alan anne, evladının mülâkat adı verilen ucubede elendiğini duyduğu gün kaybettiniz. Tüm bilgi ve becerisi ile çalışırken, yerine bir torpilli atanan memurun size ah ettiği gün kaybettiniz. Sırf size biat etmedi diye işten attığınız işçinin hakkı var üzerinizde…

Size emreden nefsinizin her dediğini yapacak olursanız sonunuz uçurumdur. Terbiye edilmemiş nefsin ne kadar tehlikeli olduğunu Kur’an’da, İncil’de ve Tevrat’ta apaçık bildiren Allah’a inanın. Onun emrettiği gibi dosdoğru olun.

Bir karış sakal bırakmakla, başına türban takmakla Müslüman olunmaz. Evvela adil olmak gereklidir. Diğerleri ayrı bir gereklilik olabilir. Karışamam.

Farkındayım, lafı çok dolaştırdık. Kütahya’nın güçlü, gelişmiş ve yaşanabilir bir il olmasını sağlamak için, makamları işgâl eden herkese düşen birinci vazife adil olmaktır. Kâmil bir adalet sahibi olduğunuz gün emreden nefsinizin elinden de kurtulmuş olacağınızdan şüpheniz olmasın. Sayın Ahmet Erbaş’ın da söylediği gibi “Nefsimiz ile hareket etmekten vazgeçmeliyiz” vesselâm…

Sevgiyle kalın…

GÜZEL CÜMLELER

Arkam var diye dayanma. Sırt üstü insanı yere seren vardır. FÛZÛLİ