Farkında mısınız son zamanlarda nereye baksanız bir şehit ismi. Caddelerde, sokaklarda, kütüphanelerde, okullarda, kışlalarda... Heryerde ama heryerde.
Bunun sonu nereye varacak ? Daha kaç tane caddeye, sokağa, kütüphaneye, karakola şehitlerin adı verilecek ?
Şehitliği yüceltenlere sesleniyorum: Daha kaç garibanın çocuğu ölecek de isimlerini vereceksiniz ?
Sizin çocuklarınızın isimleri var mı o sokaklarda, caddelerde, karakollarda, kütüphanelerde ?
Şehit olunacaksa elbette oluruz. Savaş çıkarsa da en ön safta yerimizi alırız.
Amma velakin sizlerin ballı kaymaklı hayatlarınızı idame ettirmek için değil. Hamaset nutukları atarak, ölümü yücelterek. vatan-millet-sakarya söylemlerinizle bu dünyada cenneti yaşamanız için değil. Vatan darda kalırsa boynumuz kıldan ince.
Madem şehitlik mertebesine erişenin yeri cennette hazır, önden buyrun. Üzülüyorum şu iktidardakilerin, zenginlerin çocuklarına. Ne yazık ki cennete gidemeyecekler. Varsa yoksa garibanların çocukları cennete gidecek. Haksızlık değil mi bu ? Bu garibanlar da çok hadsiz, hep kendi çocuklarını gönderiyorlar cennete.
Büyük devletler vatandaşlarını refah içinde, mutlu ve huzurlu yaşatan devletlerdir. Büyük devletlerin büyük yöneticileri bununla övünür. Küçük devletlerin küçük yöneticileri ise vatandaşlarına cennet vaat eder. Kendileri cenneti bu dünyada yaşarken, yönettiklerine öbür dünyanın cennetini vaat ederler.
Gariban, yoksul, saf ve iman etmiş insanlarımız da buna inanır ve 'vatan sağolsun' der. Elbette vatan sağolsun, vatanımız yoksa sefil oluruz. Ama bu vatanı sağ tutanların çocukları ölürken, diğerlerinin çocukları domuzlar gibi semirmesinler.
Bir emeklinin 1 yıllık maaşıyla 5 günlük tatil yapanlar, bir işçinin bir aylık maaaşını öğle yemeğinde bırakanlar, bir öğrencinin 4 yıllık bursuyla omzuna çanta takanlar, koluna saat alanlar vatan-millet, din-iman siyaseti yapmasınlar.
Siz gariban, yoksul, saf ve temiz kalpli insanlar da bunlara kanmayın. Bunlar sizi umursamıyorlar. Sizler onlar için birer piyonsunuz ve inanın zerre kadar değeriniz yok. Bunu kabullenmek zorundasınız. Biliyorum gerçeği kabullenmek zordur, çünkü gerçekler insanın içini acıtır. Acıtsa da gerçeği kabullenmek zorundasınız, çünkü siz bunları omuzlarınızda taşıdığınız sürece, ölenler sizin çocuklarınız olmaya devam edecek.
Siz hayatınız boyunca 1 kez olsun çocuklarınızı alıp, bırakın yıldızlı otelleri, sıradan bir pansiyonda, parayı düşünmeden 1 hafta tatile gidebildiniz mi ? Tatili de bıraktım evinize et alabiliyor musunuz ? Çocuklarınızın karnını doyurabiliyor, onları insan gibi besleyebiliyor musunuz ?
Hayırsa, şapkanızı önüne alın ve bir kez daha düşünün.
Herşeyden önce şu 'bana ekmek veriyorlar' saçmalığını bir kenara atın. Siz eşşekler gibi çalışmayın, gençliğinizi, hayatınızın en güzel yıllarını vermeyin de görün bakalım ekmek veriyorlar mı ? Onlar size ekmek vermiyor, siz onlara hayatlarınızı veriyorsunuz. Size verdikleri, sizin onlara verdiklerinin yanında kocaman bir hiç. İşten çıkarılırım korkusuyla kredi bile alıp ev sahibi olamayan, üç kuruşluk tazminatınla (o da 3-4 taksitle), insan evladına yakışmayacak bir ev bakan adam, evet sanadır bu sözlerim. Hayatını verdin, ne aldın karşılığında ?
Ölümü yüceltenleri, sizleri zerre kadar umursamayanları atın sırtınızdan.
NE OKUYALIM
Afganistanlı yazar Halid Hüseyni'nin Uçurtma Avcısı.
NE İZLEYELİM
Yönetmenliğini Alan Parker'in yaptığı, Pink Floyd'un aynı adlı albümünden uyarlanan The Wall.