Kaymak, sütün doğal bir yan ürünü olarak ortaya çıkar. Taze süt bir süre dinlendirildiğinde ya da düşük sıcaklıkta kaynatıldığında, yüzeyinde yağ oranı yüksek kremsi bir tabaka oluşur. İşte bu tabaka, hepimizin bildiği ve severek tükettiği kaymaktır. Özellikle manda sütünden elde edilen kaymak, yoğun kıvamı ve kendine has lezzetiyle sofralarda ayrı bir yere sahiptir. Kaymak, süt yağlarının en yoğun olduğu kısımdır ve sütün kalitesiyle doğrudan ilişkilidir. Ne kadar doğal ve katkısız bir sütten elde edilirse, kaymağı da o denli lezzetli ve kaliteli olur.

Bu benzetmeyi biraz daha ileriye taşırsak, sütü halka, kaymağı ise yöneticilere benzetebiliriz. Bir toplum nasıl bir karaktere sahipse, onu yönetenler de genellikle o karakterin bir yansımasıdır. Adalet, çalışkanlık, dürüstlük ve merhamet gibi erdemler halkta ne kadar güçlü ise, bu özellikleri taşıyan yöneticiler de o toplumdan çıkacaktır. Özellikle demokratik sistemlerde yöneticiler doğrudan halkın tercihiyle göreve geldikleri için, yönetimde bulunan kişiler aslında toplumun bir aynasıdır.

Şimdi bir soru soralım: Gerçekten halk mı yöneticilerini seçiyor? Demokrasi ile yönetildiğini iddia eden ülkemizde milletvekilleri, belediye başkanları, meclis üyeleri doğrudan halkın özgür iradesiyle mi belirleniyor? Yoksa halk, siyasi partilerin genel merkezleri tarafından oluşturulan listeleri sadece onaylamakla mı yetiniyor? Sandığa gidip oy kullandığımızda, gerçekten kendi seçtiklerimizi mi iş başına getiriyoruz, yoksa önümüze konulan seçenekler arasından sadece bir tercih mi yapıyoruz?

Eğer yöneticilerimizden şikâyetçiysek, dönüp kendimize de bakmamız gerekiyor. Çünkü bir toplum kendi iç dinamikleriyle doğru orantılı olarak yöneticilerini belirler. Eğer dürüst, çalışkan ve adil yöneticiler istiyorsak, önce kendimiz bu değerlere sahip olmalıyız. Halk olarak bilinçli, sorumluluk sahibi, sorgulayan ve hakkını arayan bireyler olursak, yönetime gelenler de bu özelliklere sahip kişiler arasından çıkacaktır. Aksi takdirde, sistem ne kadar değişirse değişsin, başımıza gelen yöneticilerin niteliği aynı kalacaktır.

Unutmayalım, kaymak her zaman sütün içinden çıkar. Eğer daha kaliteli bir kaymak istiyorsak, önce sütümüzü temiz ve katkısız tutmalıyız. Yani toplum olarak değerlerimizi, ahlaki duruşumuzu ve seçimlerimizi gözden geçirmeliyiz. Ancak o zaman gerçekten hak ettiğimiz yöneticilere kavuşabiliriz.

Kütahya’da siyasi partiler tarafından göreve getirilmiş milletvekilinden tutun da aklınıza kim geliyorsa yukarıda anlattığım süt/kaymak süzgeci ile süzün. Görevi başındakiler halkın genelini yansıtmıyor mu? Yani yukarıdakilere kızarken aslında kendinize kızıyor olduğunuzu hatırlayın.

Menfaatperest olursak, çıkarımız bittiği yerde bağırmaya başlarız. Tıpkı dünkü yazımda verdiğim emeklilerin düşük maaştan dolayı hükümete veryansın etmeleri örneğinde olduğu gibi. Demek ki bizim süt menfaatperest bir süt. Kaymağı da aynı oranda hatta daha yoğun. Yarın seçim planı olsa emeklilere bol kepçeden maaş zammı verilmez miydi sizce? Hem de kralı verilirdi.

Göz göre göre çıkarlara göre yaşayan bir toplum hâline geldik. Mehmet Âkif Ersoy’un “Aldanma insanların samimiyetine! Menfaatleri gelir her şeyden önce. Vaat etmeseydi Allah cenneti; O'na bile etmezlerdi secde.” sözleri vücut bulmuş bir hâldeyiz. Sizce bu ahlâklı bir duruş mu? Allah’ın bizden istediği “ahlâkı hamide” bu mudur? Nasıl Müslümanlıktır bu?

Acilen fıtratımızı bulup, menfaatlerimizin adaletinden, Hakk’ın adaletine dönmeliyiz. Yoksa mutlaka ama mutlaka Hakk’ın adaletine döndürüleceğiz…

Sevgiyle kalın…

GÜZEL CÜMLELER

Muhakkak ki sen pek yüce bir ahlâk üzerindesin. KALEM-4