Balıktan Felsefe…
Türkiye'deki eğitim sistemi, köklü bir tarihe ve derin kültürel değerlere sahiptir. Ancak günümüzün hızla değişen dünyasında, eğitim yöntemlerimizi güncellemek ve çeşitlendirmek zorundayız. Seattle'dan Japonya'ya kadar uzanan ve iş yerlerinden eğitim kurumlarına yayılan Fish felsefesi, Türk eğitimine modern bir soluk getirebilir. Bu yazıda, bu felsefenin yanı sıra, her öğrencinin benzersiz ihtiyaçlarını karşılamak için bireyselleştirilmiş öğrenme tekniklerinin nasıl entegre edilebileceğini keşfediyoruz.
Fish Felsefesinin Kökeni ve Temelleri:
Dr. Stephen Lundin'in Pike Place balık pazarında karşılaştığı çalışma azmi ve neşe, Fish felsefesinin temel taşlarını oluşturdu. Bu felsefe, iş yerinde pozitif bir atmosfer yaratma ve motivasyonu artırma üzerine kurulu dört ana prensipten oluşur: Eğlenmek, Var Olmak, Tutum Seçmek ve Başkalarına Hizmet Etmek. Bu prensipler, eğitim ortamında da öğretmenlerin ve öğrencilerin daha motive ve etkili olmalarını sağlamak için uygulanabilir.
Eğlenmek: Bu prensip, iş yerinde veya eğitim alanında pozitif ve eğlenceli bir ortam yaratmanın önemine vurgu yapar. Eğitimciler, ders içeriklerini daha interaktif ve eğlenceli hale getirerek öğrencilerin ilgisini çekebilir ve onların öğrenme sürecine daha aktif katılımını teşvik edebilir. Örneğin, öğretmenler derslerde oyunlar, grup çalışmaları ve yaratıcı projeler kullanabilir.
Var Olmak: Bu prensip, bireylerin mevcut anda tam olarak yer almasını ve verilen göreve tamamen odaklanmasını önerir. Öğretmenler ve öğrenciler, dikkatlerini tamamen mevcut göreve vererek daha verimli olabilirler. Bu, ders sırasında cep telefonları gibi dikkat dağıtıcı unsurlardan uzak durulması ve tam dikkatle derse katılımı içerir.
Tutum Seçmek: Her gün işe ya da okula başlarken pozitif bir tutum seçmek, günün geri kalanında enerji ve motivasyon seviyesini belirler. Öğretmenler, sınıfa girerken pozitif ve enerjik bir tutum sergileyerek, öğrencilere de bu enerjiyi yansıtabilir ve onların da derslere aynı pozitiflikle yaklaşmalarını sağlayabilir.
Başkalarına Hizmet Etmek: Bu prensip, işimizi yaparken başkalarına değer katma ve onların hayatını iyileştirme amacını taşır. Eğitimciler, öğrencilere bilgi ve becerilerini artırma konusunda yardımcı olarak ve onların bireysel ihtiyaçlarını karşılayarak bu prensibi uygulayabilir. Öğretmenlerin öğrencilerin zorluklarını anlaması ve onlara uygun destekleri sağlaması, bu prensibin eğitimdeki yansımasıdır.
Bu dört prensip, Türk eğitim sisteminde öğretmenler ve öğrenciler arasında daha pozitif, etkili ve motive edici bir ortam yaratılmasına yardımcı olabilir.
Bireyselleştirilmiş Eğitim ve Türk Eğitimcilerin Rolü:
Her öğrencinin farklı bir öğrenme stili vardır ve bu, öğretmenler için öğretim yöntemlerini öğrencinin ihtiyaçlarına göre uyarlamaları gerektiğini gösterir. Türk eğitimciler, bireyselleştirilmiş eğitimi benimseyerek öğrencilerin potansiyelini en iyi şekilde ortaya çıkarabilir. Bu, öğrencilerin kendi ilgi alanlarına göre daha derinlemesine öğrenmelerini sağlar ve öğrenme sürecini kişisel ilgi ve motivasyonla destekler. Eğitimcilerin bu süreçte "ellerini taşın altına koymaları" ve yenilikçi yaklaşımları benimsemeleri, Türk eğitim sisteminin geleceği için kritik bir adımdır.
Nasıl mı? Balıktan bir felsefe ile konfor alanını terk ederek…
Japon balıkçılar, uzun yolculuklar sırasında yakaladıkları taze balıkları kıyıya bozulmadan taşımak için çeşitli yöntemler denemişlerdir. İlk yöntem, balıkları buz kalıpları arasında saklamak oldu; ancak bu yöntemle balıklar taze kalmakla birlikte, okyanusta yakaladıkları zamanlardaki tazeliklerini ve lezzetlerini kaybettiler. Daha sonra, balıkları canlı tutmak için büyük su tankları içinde taşımaya başladılar. Bu sefer balıklar taze kaldı, fakat hareketsiz kaldıkları için lezzetleri yine düşmüştü. En nihayetinde, balıkçılar bir çözüm buldular: Tanklara birkaç köpek balığı eklediler. Köpek balıklarının varlığı, balıkları sürekli hareket halinde tuttu ve doğal yaşam döngülerini taklit ederek, onları dinamik ve enerjik kıldı. Sonuç olarak, balıklar kıyıya vardıklarında, denizde yakalandıkları ilk günkü kadar taze ve lezzetliydiler.
Bu hikaye, eğitim süreçlerinde de önemli dersler barındırır. Eğitimciler, öğrencilerin konfor alanlarının dışına çıkmalarını sağlamak ve onlara zorluklar sunarak öğrenme süreçlerini canlı tutmak için benzer stratejiler uygulayabilirler. Bu, öğrencilerin sadece akademik bilgileri ezberlemelerinin ötesine geçmelerini ve bilgileri gerçek dünya bağlamlarında uygulamalarını sağlar.
Örneğin, öğretmenler, dersleri daha etkileşimli hale getirebilir ve öğrencilere gerçek dünya problemlerini çözmeleri için projeler verebilirler. Bu tür zorluklar, öğrencileri aktif öğrenmeye ve kritik düşünmeye teşvik eder. Ayrıca, öğrencilere sunulan zorluklar, onların yaratıcılıklarını ve problem çözme yeteneklerini geliştirmelerine yardımcı olur. Eğitimciler, öğrencilerin bu süreçte karşılaştıkları zorlukları aşmalarına yardımcı olacak kaynaklar ve rehberlik sunarak, onların öğrenme deneyimlerini daha da zenginleştirebilirler.
Sonuç olarak, Japon balıkçıların hikâyesi, eğitimde öğrencilere yönelik zorlukların önemini vurgular. Öğrencilerin sürekli olarak zihinsel olarak meşgul ve hareket halinde olmalarını sağlamak, onların akademik ve kişisel gelişimlerine katkıda bulunur ve gerçek dünya sorunlarına karşı daha donanımlı hale gelmelerini sağlar. Fish felsefesi ve bireyselleştirilmiş öğrenme tekniklerinin Türk eğitim sistemine entegrasyonu, öğretmenlerin ve öğrencilerin daha motive olmasını ve eğitim süreçlerinin daha keyifli ve anlamlı hale gelmesini sağlayabilir. Eğitimcilerin bu yenilikçi yaklaşımları benimsemeleri, hem ulusal hem de küresel düzeyde rekabet gücümüzü artırabilir. Yenilikçi öğretim tekniklerinin ve Fish felsefesinin benimsenmesi, öğrencileri sadece bilgi sahibi bireyler olarak yetiştirmekle kalmayıp, onları hayatın gerçek zorluklarına karşı dirençli ve uyumlu hale getirebilir. Bu entegrasyon, öğretmenlerin öğretim metotlarını çeşitlendirerek daha etkin ve ilgi çekici hale getirmelerine olanak tanırken, öğrencilerin her birinin bireysel ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak onları motive eder ve başarıya ulaşmalarını destekler.
Ayrıca, bu tür bir eğitim reformu, Türkiye'nin eğitim standartlarını uluslararası arenada yükseltebilir ve Türk öğrencilerinin küresel vatandaşlar olarak yetişmelerine katkıda bulunur. Eğitimcilerimizin bu yenilikçi yaklaşımları benimsemeleri, ulusal eğitim politikalarımızın daha da güçlenmesine ve çocuklarımızın gelecekteki başarılarının temellerinin atılmasına yardımcı olur. Kısacası bu süreçte her bir eğitimcinin ve öğrencinin kendini geliştirme ve sürekli öğrenme fırsatı bulması, toplumumuzun her kesiminin gelişimine ve refahına önemli katkılar sağlar.
Balıktan felsefe olur mu demeyin. İçimize birer köpekbalığı atalım ve sonuçları görelim…
25.04.2024
Toprak Tuğra