Mehmet Âkif Ersoy’un; “Aldanma insanların samimiyetine! Menfaatleri gelir her şeyden önce. Vaad etmeseydi Allah cenneti; O’na bile etmezlerdi secde.” dizelerini hatırlar mısınız? Bu sözler, insan doğasının menfaat odaklı yönüne dair acı ama gerçek bir tespittir.
Bu yazımda Kütahya’da “gazeteci” unvanı ile arz-ı endam eden menfaatperestleri tarif etmek istiyorum. Başlıkta her ne kadar genelleme gibi anlaşılsa da bu yazı, birkaç “o kendini bilir” diyebileceğim kalemşora ithaf olunur. Laf sırası gelince mangalda kül bırakmıyorsanız, benim yazdıklarıma da ses etmeyeceksiniz çok bilmişler sizi. Hani bir söz vardır "Bıldır ki hurmalar" diye başlar onu tamamlayıverin bir zahmet.
Önce bizim de içinde bulunduğumuz halka bakalım. İnsanlar olaylara kendi işine geldiği gibi bakıyor, hakikati değil, çıkarlarını düşünüyorlar. Toplumun farklı kesimlerinde, siyasetten ekonomiye, medyadan sosyal yaşama kadar bu anlayışı görmek mümkün. Adalet, ahlak, doğruluk gibi kavramlar çoğu zaman menfaatlerin gölgesinde kalıyor.
GERÇEK TEK, YORUMLAR ÇOK
Gerçek tektir ama insanlar, işlerine geldiği gibi eğip bükmeyi tercih ederler. Bir olay, bir skandal ya da toplumu ilgilendiren herhangi bir gelişme karşısında farklı yorumlar yapılır. Ancak yapılan yorumların çoğu, o kişinin veya grubun çıkarlarına uygunsa dillendirilir. Örneğin, bir siyasi liderin yaptığı hatalı bir açıklama, kendi destekçileri tarafından ya görmezden gelinir ya da farklı bir anlam yüklenerek savunulur. Aynı açıklamayı rakip lider yapmış olsaydı, kıyamet kopartılırdı. İşte, olaylara işine geldiği gibi bakmanın en bariz örneklerinden biri budur. Bu durumda kalemşor gazeteci de hemen çıkarı ne ise ona göre tavır alır.
İKİYÜZLÜLÜK VE AHLAK ÇIKAR ÇATIŞMASI
Ahlaki değerler, kişinin işine geldiğinde savunup işine gelmediğinde unuttuğu kavramlar haline gelmiş durumda. Mesela adalet ve hukuk herkes için eşit olması gereken unsurlar değil mi? Ama nedense hukukun üstünlüğünü savunanlar, kendileri veya yakın çevreleri söz konusu olduğunda farklı bir tavır sergileyebiliyorlar.
Mesela bir gazeteci gerçekleri yazdığında desteklenmesi gerekirken, eğer yazdığı gerçekler birilerinin menfaatine dokunuyorsa, hemen itibarsızlaştırma kampanyaları başlatılıyor. Oysa gazeteciliğin temel görevi, gerçeği savunmak, gerçeği tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktır. Fakat üzgünüm ki bazıları için bu da işine geldiği gibi uygulanıyor. Üzgünüm birader!
DOĞRUYA TARAFSIZ BAKABİLMEK
Bir insan, gerçeğe tarafsız bakabildiği ölçüde vicdan sahibidir. Olayları işine geldiği gibi değil, hakikatin ışığında değerlendirebilenler ancak adil olabilir. Bu cesaret ve erdem gerektirir. Çünkü insan, menfaatlerini geri plana atıp gerçeği savunursa, bedel ödemek zorunda kalabilir. Unutulmamalıdır ki hakikat, er ya da geç galip gelir.
Bugün işimize gelmeyen gerçeğe sırt çevirirsek, yarın aynı mantık bize döndüğünde haksızlığa uğradığımızı söylesek de kimse bize inanmaz. Çünkü her şey bir döngü içinde ilerler ve gerçekler, zamanı geldiğinde herkesin karşısına çıkar. Hem de “şak” diye yüzüne çarpıverir.
Önemli olan, olaylara objektif bir gözle bakabilmek, çıkarlar doğrultusunda değil, hakikat doğrultusunda hareket edebilmektir. İnsan olarak bu sorumluluğu yerine getirebilirsek, toplum olarak daha adil, daha güvenilir bir geleceğe yürüyebiliriz. Aksi halde, menfaat eksenli yaklaşımlar bizi her geçen gün biraz daha çürütecektir.
KÜTAHYA KALEMŞORLARI
Kütahya basınında da bu yaklaşımın etkilerini görmek mümkün. Yıllardır gazetecilik kisvesi altında sadece kendi menfaatleri doğrultusunda yayın yapan, gerçekleri çarpıtarak toplumu manipüle eden kişiler, bu tavırlarıyla mâruf hale gelmiştir. Toplumda artık onların söylediklerine itibar edilmemekte, inandırıcılıklarını kaybetmekteler. Kamu yararını gözetmekten çok kişisel ya da siyasi menfaatleri önceleyen bu tür yaklaşımlar, basının güvenilirliğine büyük zarar vermekte.
Oysa gazetecinin temel görevi, hakikati tüm çıplaklığıyla ortaya koymak olmalıdır. Ancak hakikatin, menfaat uğruna heba edilmeye çalışıldığı bir düzenin içinde, gerçeği söylemek cesaret isteyen bir meziyet haline gelmiştir. Üzgünüm Leyla, durum böyledir…
Sevgiyle kalın…
GÜZEL CÜMLELER
İkiyüzlünün dili tatlı, içi zehirlidir. ATASÖZÜ