Tarih, milattan önceki üçüncü asır...

Türklerin ilerde güçlü bir devlet olup kendilerine saldıracaklarını düşünen Çin hükümdarı, Mete Han’a bir elçi göndererek onun çok sevdiği atını istedi.

Mete Han’ın başkanlığında toplanan kurultay üyeleri, atın verilmemesi görüşündeydi.

Mete Han; “Bu at bana aittir; kendime ait bir at için savaşa hazır olmayan milletimi kırdıramam.” diyerek atını Çin hükümdarına gönderdi.

Bundan cesaret alan Çin hükümdarı bu sefer Mete Han’ın hizmetinde bulunan kadınlardan birini istedi.

Yine kadının verilmemesini söyleyen kurultay üyelerine Mete Han, “Evet, bu kadın benim için değerlidir; ama bunun için savaşı göze alırsam milletimi felakete sürüklemiş olurum.” dedi ve kadını da verdi.

Çin hükümdarı elçilerini tekrar göndererek bu defa iki ülke arasında bulunan bir toprak parçasını istedi.

Kurultay üyeleri, “verimsiz bir toprak parçasını vermekten ne çıkar?” diyerek istenilen toprak parçasının verilmesi yönünde görüş bildirdiler.

Bunun üzerine Mete Han ayağa kalktı ve şöyle haykırdı:

"Yiğitlerim! Şimdiye kadar düşman tarafından istenen şeyler bana aitti. Şimdi istedikleri toprak parçası ise milletimize aittir ve vatanımızın bir parçasıdır. Kimin malını kime veriyoruz? Artık savaş kaçınılmaz olmuştur.”

Hazırlıklar yapıldı; Mete Han ordusunun önünde Çin üzerine yürüdü.

Zafer kazanıldı ve Mete Han'ın daha önce Çin'e gönderdiği atı ve kadını da kurtarıldı.

* * *

Yıl 1559

Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Beyazıt çevresindekilerin kışkırtmasıyla babasına isyan eder.

Koca Kanuni, Beyazıt’ın üzerine diğer oğlu Selim’i gönderir. İki kardeş Konya yakınlarında savaşa tutuşur. Beyazıt savaşı kaybeder; eşi, iki çocuğu ve birkaç adamıyla İran şahı Tahmasb’a sığınır.

Tahmasb Şehzadeye karşılık Kanuni’den Bağdat’ı ister. Kanuni, “Bağdat benim değil ki vereyim? Bağdat milletindir; ama Beyazıt benim oğlumdur, onu sağ salim olarak istiyorum.” der.

Şah Tahmasb, bu cevaba sinirlenerek Kazvin kalesinde tutulan Şehzade Beyazıt’ı ve çocuklarını öldürtür.

Bir başka rivayete göre de 12.000 altın karşılığında serbest bırakılan Şehzade Beyazıt ve oğulları Selim’in adamları tarafından boğularak Sivas’a defnedilir.

***

Yıl 1902

Modern Siyonizm’in kurucusu sayılan Thedor Herzl ve Emanuel Karasu Osmanlı padişahı ve İslam halifesi II.Abdülhamit’in karşısındadırlar.

Ulu Hakan’dan, Filistin’de bir devlet kurabilecek kadar toprak parçası isterler.

Bunun karşılığında, Osmanlı’nın Avrupa ülkelerine olan borçlarını ödeyebileceklerini, Ulu Hakan’ın çok arzu ettiği Hicaz demiryolunu yapımını üstlenebileceklerini söylerler.

II. Abdülhamit, “Defolun ey sefiller!“ diyerek onları kovduktan sonra yanındakilere şu talimatı verir:

“Bu adamları bir daha saraya sokmayın! Devlet makamı böyle adi taleplerle kirletilemez!”

Ne hazindir ki 27 Nisan 1909’da tahttan indirildiğinde, kendisine hal’ kararını tebliğ eden dört kişiden biri, o gün huzurdan kovulan Emanuel Karasu idi.

* * *

Bu konuda çok şey söylemeye gerek yok!

İlk ve son söz: “Mevzu bahis vatansa gerisi teferruattır.”