105 yıl önce bir Cuma günüydü. Cuma namazına saatler vardı; ancak Ankara’nın manevi sembollerinden Ulus’taki Hacı Bayram Camii daha şimdiden dolmuştu. Sonradan gelenler caminin avlusunda ve avluya açılan sokaklarda namaza durdular.
Ankara Ankara olalı böyle kalabalık bir insan topluluğunu hiç görmemişti. Coşku ve heyecan doruktaydı.
Mustafa Kemal Paşa 21 Nisan günü Kolordulara, valilere, belediye başkanlarına ve tüm sancaklara “Kerim olan Allah’ın yardımıyla Nisan’ın 23. Cuma günü, Cuma namazını müteakip Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılacaktır.” cümlesiyle başlayan ve “Cenab-ı Hakk’tan tam bir muvaffakiyet için niyaz edip yalvarıyoruz.” cümlesiyle biten altı maddelik bir talimatname göndermişti.
Buna göre seçilen milletvekilleri Nisan ayının başından itibaren Ankara’ya gelmeye başlar.
23 Nisan günü bütün milletvekilleri Hacı Bayram Camii'ne giderler. Namazdan sonra Kur'ân-ı Kerîm okunur. Hacı Bayram-ı Veli'nin tarikat sancağı çıkarılır.
Sinop Mebusu Hoca Abdullah Efendi’nin başı üzerinde taşıdığı yeşil örtülü bir rahlede Kur’ân-ı Kerîm taşınır. Bir manga asker de bu rahlenin iki tarafında ağır ağır ilerler.
Cami ile Meclis binası arasındaki yol kenarları, arsalar, evlerin çatıları insanlarla dolmuştur. Önde resmî ve askerî erkan, arkada halk tekbir getirerek bir alay halinde Büyük Millet Meclisi'nin önüne gelirler.
Meclis'in önünde iki kurban kesilir. Bursa Mebusu Fehmi Hoca yüksek sesle hatim duası okuduktan sonra, Mustafa Kemal Paşa tarafından Meclis’in kapısındaki kurdele kesilerek içeriye girilir ve bütün milletvekilleri sıralara otururlar.
Bayraklarla süslenen kürsüye Hacı Bayram-ı Veli'nin, üzeri ayetlerle dolu soluk ipek sancağı dikilir. Kur’ân-ı Kerîm kürsüye konulur.
Saat 13.45’te en yaşlı milletvekili olması sebebiyle (1845 doğumlu) Sinop milletvekili Şerif (Avkan) Bey’in başkanlığında, 115 milletvekili ile TBMM ilk toplantısı gerçekleştirir. Diğer milletvekilleri ulaşım şartlarından dolayı açılışa yetişememişlerdir.
Şerif Bey, milletimizin, içte ve dışta tam bağımsızlık içinde, kendi geleceğinin sorumluluğunu ve yönetimini üstlendiğini, Halife’nin yabancıların baskısından, İstanbul ve öteki yurt parçalarının da düşman işgalinden kurtarılması için savaşılacağından bahseder ve alkışlarla tamamladığı bu açış konuşmasında “Meclis-i Âli” şeklinde de vasıflandırdığı TBMM için, “Büyük Millet Meclisi’ni açıyorum.” cümlesini kullanarak, bu müessesenin adını da koymuş olur.
Şerif Bey'den sonra Mustafa Kemal Paşa söz alarak, Meclis'in olağanüstü yetkilerle görev yapacağını ifade eder ve daha sonra ilk günkü oturuma son verilir. TBMM’nin, açılışından bir gün sonra, 24 Nisan 1920’de Ankara milletvekili Mustafa Kemal Paşa meclis başkanı seçilir.
Meclisin açılması bütün memlekette büyük bir sevinçle karşılanır. Ülkenin her yerinde hatimler indirilir, mevlitler okutulur ve kutlamalar yapılır.
Meclisin açılışının birinci yıl dönümünde, 23 Nisan “Hâkimiyet-i Milliye Bayramı” (Ulusal Egemenlik Bayramı) olarak kutlanır. Bu Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk millî bayramıdır. Daha sonra Mustafa Kemal Paşa tarafından, bunun sadece ulusal egemenlik bayramı olarak kutlanması yeterli görülmez ve 23 Nisan 1929’dan itibaren “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak kutlanmaya başlanır.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 1979 yılından itibaren yabancı devlet çocuklarının da katılmaya başlaması ile uluslararası bir nitelik kazanır. Atatürk’ün çocuklara verdiği değeri de göstermesi bakımından bu davranışı çok anlamlıdır.
Birinci TBMM, yeni Türkiye’nin ilk Millî Meclisi olması itibariyle “Birinci Meclis”; Türk İstiklâl Harbi’ni zaferle neticelendirerek yeni Türk devletinin temelini attığı için “Kurucu Meclis”; Türk milletinin millî ruhunu temsil ettiği için “Kuvâ-yı Milliye Meclisi” şeklinde farklı isimlerle tanımlanmış ve tarif edilmiştir. Bu Meclis, aynı zamanda Kurtuluş Savaşı’nı idare edip zaferle sonuçlandırdığı için de Gazi Meclis’tir.
TBMM’nin açılması Türk tarihinde yeni bir dönemi başlatmış, zaferlerin ve Cumhuriyetin kuruluşuna giden yolun açılmasını sağlamıştır. Bunun yanında “milletin kendi kaderine hâkim olarak kendi geleceğini tayin etme gücünü elinde bulundurması” anlamına gelen milli egemenliğe adım atılmış olması açısından çok önemlidir.
105 yıl önce bugün gaz lambasıyla aydınlanan binada, okullardan getirilen sıralarda oturan milletvekilleri ve onları oraya getiren Türk milleti, Anadolu’da yeniden dirilişin öncüsü olmuşlar, kendisinin üstünde güç tanımayan ve ülkesini tam bağımsızlığa kavuşturmayı planlayan Büyük Millet Meclisini açarak ülkenin kaderine el koymuşlardır.
Bugün minnetle, şükranla ve rahmetle hepsini yâd ediyoruz.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun!