Doğa pekala insansız da yaşayabilir, varlığını sürdürebilir ama insan doğa olmadan yaşayamaz. Yaklaşık 4 milyar yaşında olduğu ileri sürülen dünyamızın insanla olan serüveninin de bilim insanlarının araştırmalarına göre 1.6 milyon yıl öncesine dayandığını, bunun 300-350 bin yıl öncesinin daha net olduğunu düşünmekteler. Bu rakamlara nasıl ulaşıldığının merak edilmesi son derece normal. Paleoantropologlar araştırmalarında karbon -14 ve elektron spin rezonans yöntemini kullanıyorlar. Bu yöntem, salt dişlere ya da genç fosillere, kayadibi sığınakları ve mağara duvarlarındaki resimlerin boyalarına doğrudan uygulanabilmektedir. Eski toprak, kap kacaklarla, çakmaktaşı gibi araç gereçlerin tarihlendirilmesinde ısıl işlem yönteminden yararlanılmaktadır. Saptanan tarihler elbette ki şu anki bilgi be ulaşılabilen veriler ışığında. Bilimin güzel yanı da bu. Sorgular, araştırmalar ve elde edilen veriler ışığında, geçmişte ileri sürdüğü tezi a da tezleri yine kendi elleriyle tarihin çöplüğüne atabilme yetenek ve cesaretini gösterir.

Doğadaki hiçbir varlık gereksiz ve zararlı değildir. İnsan dışında… Örneğin adını bile duyduğunuzda suratınızı ekşiteceğiniz, küçümseyerek hatta iğrenerek dudak bükeceğiniz ‘bok böcekleri’nden söz edelim biraz.

Eski Mısır’da bok böcekleri yaşamın, ölümsüzlüğün ve var oluşun simgesidir. Mısırlılara göre güneşin evrelerini gösteriyor. Bok böceğinin toprak altındaki dışkı topunun içinde yumurta halinden, larva, pupa ve yeni bir bok böceğine dönüşümü de güneşin her gün yeniden doğuşuna benziyor. Gün batımını ölüm, gün doğumunu ise doğumla ilişkilendiren Mısırlılar, batan güneşin toprak altından doğuya doğru giderken bok böceği gibi başkalaşım geçirdiğini düşünüyorlar. Ertesi gün güneş, topraktan bok böceği tanrısı Kheper olarak doğuyor. Bu da Mısırlılar için yeni bir yaşamın vaadidir.

Eski Mısırlılar haklıydı belki de bok böceklerini kutsal saymakta. Çünkü dünyada bugünkü teknolojinin oldukça yüksek maliyetle gerçekleştirebileceği ekolojik bir işlevi onlar gerçekleştiriyor. Dünyayı büyük otoburların dışkılarından temizliyorlar. Yaptıkları işin temel amacı, dünyayı hayvanların dışkılarından kurtarmak değil. Bu yolla hem kendilerini ve yavrularını besliyorlar, hem de yumurtalarının tehlikeden uzak bir biçimde gelişebileceği dışkıdan oluşan bir ortama sahip oluyorlar. Dışkıdan yapılmış bir topun içindeki yumurtaya başka bir canlının yaklaşıp yumurtayı yok etmesi cesaret isteyen bir davranış. Böylece yeni kuşaklarını da güvence altına alan bok böcekleri, doğal döngüler içindeki işlevlerini de etkili bir biçimde sürdürüyor.

Görüleceği üzere her bir bok böceğinin doğaya ve sürdürülebilirliğe dair katkısı son derece önemli ve değerli. Belki de bundan sonra çevrenizdeki insanları değerlendirirken bu insan mı daha değerli, yoksa bir bok böceği mi şeklinde de düşünebilirsiniz.

NE OKUMALI

Yuval Noah Hariri, Sapiens, Hayvanlardan Tanrılara

NE İZLEMELİ

Yönetmenliğini James Cameron’un yaptığı ve başrolünü Sam Worthington’un oynadığı Avatar: Suyun Yolu