İttihak ve Terakki bünyesinde Enver Paşa’ya tam bir bağlılık içinde bulunan fedailer grubu içinde; Yakup Cemil, Kuşçubaşı Eşref, Süleyman Askeri, Binbaşı Eyüp Sabri, Kolağası Resneli Niyazi, Albay Selahaddin, Cafer Tayyar, Sapancalı Hakkı, Mülazım Atıf, Mustafa Necib, Yenibahçeli kardeşler Şükrü ve Nail gibi isimler bulunuyordu.
Şüphesiz bu isimlerin içinde en sıradışı olanı Yakup Cemil’di.
Yakup Cemil, Rumeli’de dağlarda Enver Paşa’nın hemen arkasındaydı. Trablusgarp'a hiç tereddüt etmeden gitmiş ve Enver Paşa’nın yanında bulunmuştu.
Bab-ı Ali Baskını’nda Enver Paşa’ya hakaret etmesi üzerine gözünü kırpmadan Harbiye Nazırı’nı vuran da Yakup Cemil’di.
İddiaya göre Enver Paşa sıtmadan hastanede yattığı bir sırada Sadrazam Talat Paşa’yı makamında tehdit ederek Enver Paşa’yı Harbiye Nazırlığı’na silah zoruyla getirten de Yakup Cemil’den başkası değildi.
Yakup Cemil, Enver Paşa için “baş alıp baş veriyordu”, ama kader ağlarını farklı örecekti.
Teşkilat-ı Mahsusa’nın meşhur silahşoru Yakup Cemil savaş cephesinden zor da olsa İstanbul’a gelmeyi başardığında şehrin büyük bir yıkım içinde olduğunu gördü.
Devlet daireleri iş görmez hale gelmişti ve devlet memurları rüşvetsiz hiçbir vazifeyi yerine getirmiyordu.
Halk perişan, cepheden gelen savaş gazileri büyük bir yokluk içindeydi. Temel ihtiyaç malzemeleri karaborsaya düşmüş; ama savaşın getirdiği tüm yıkıma rağmen birileri büyük rantlar elde etmekteydi.
Ona göre bu yıkımın ve rantın arkasında Talat Paşa ve onun yeminli adamı Kara Kemal’in yanlış politikaları bulunuyordu.
Enver Paşa da Talat Paşa ve Kara Kemal’in telkinleriyle Yakup Cemil’den uzaklaşmış ve ‘Çalışmak istemiyorsan git evinde otur! Sana başka bir iş buluruz.’ demişti. En nihayetinde idam emriyle aranarak yakalandı ve idam edildi. Yakup Cemil, kendisine kurşun sıkmak istemeyen askerlere ölüm emrini kendisi verdi.
Yakup Cemil... Teşkilatın gözü kara fedaisi... Bir döneme mührünü vuran bir idealist... Mangal gibi bir yüreğe vatan sevgisini dolduran bir Türk... Hayatının her safhasını mücadele ve kavgayla geçiren, Türk olmanın bilincini ve aşkını beynine nakşeden bir aksiyon adamı...
Kemal Tahir, “Esir Şehrin İnsanları” romanında şöyle anlattı:
“Tövbe efendi! Tövbe, aman! Olmaz. Vade yetti mi, tamam… Baksana koca Yakup Cemil Bey harpte mi öldü! Allah rahmet eylesin! Ben ömrümde onun kadar babayiğit adam görmedim. Biz o vakitler buraya yeni gelmişiz! Bir meseleden Enver Paşa’yı kızdırmış. Haydi babam, yakaladılar, buraya kapattılar. Askerleri de dışarıda bakırcı dükkanında oturmakta… Yakup Cemil Bey’in askerleri… Mahpusanedeki babayiğitlerden bir tabur seçmiş. Eğer o gün yakalamasalarmış, muharebeye gidip Bağdat’ı İngilizler’den geri alacakmış. Alacağı da hiç şüphen olmasın! İşte, bu senin yattığın odaya kapattılardı. “Dışarda askerleri var “ dedim ya, pencereden bir işaret etse, İstanbul’u yakarlar şart olsun… Herifler dipten doruğa silahlı…”(s.337)
sonra boğaz'ın pusu
fecrin en dokunaklı anları
ezanlar dağılıyor eski istanbul'dan
beylerbeyi sarayı'nın
sabah mahmurluğuna
şeker ahmet paşa'nın
kayıp bir tablosundan
eflatun ve mor
martılar uçurulmuş
bir yağmur loşluğuna
kimse kimseyi anlamıyor
yâkup cemil bey çoktan teşkilât-ı mahsusa'dan kovulmuş
idam mangasının kurşunları yağıyor
göğsündeki 'liyâkat nişanı'na yani epeyce zindan (Atilla İlhan, “Sonra O Güller”)
Atatürk, Trablusgarp'ta yaşanan olay yüzünden, çok sevdiği Yakub Cemil'e çok kızmıştır. Onun hakkında şu sözü sarf ettiği söylenir: "Eğer bir gün bir ihtilal yaparsam yanıma alacağım ilk adam Yakub Cemil'dir. İhtilalden sonra ilk asacağım kişi de yine Yakub Cemil'dir."
NE İZLEMELİ
Yönetmenliğini Mehmet Ada Öztekin’in yaptığı, başrolünü Aras Bulut İynemli’nin oynadığı Atatürk 1881-1919
NE OKUMALI
Soner Yalçın, Teşkilatın İki Silahşoru
İlyas Kara “Fedai: Cepheden Sehpaya Yakup Cemil