Mumbai gerçek bir megalopolis; 25 milyondan fazla nüfusuyla dünyanın en kalabalık şehirlerinden biri. Hindistan'ın en zengin şehri ve dünyanın en büyük film endüstrisine sahip.Mumbai Hindistan'ın finans ve ticaret başkenti olduğundan, ülkenin her yerinden servet kazanmak isteyen göçmenleri kendine çekiyor. Ne yazık ki gerçek şu ki, daha iyi bir hayat arayışıyla kırsaldan akın eden bu insanların çoğu şehrin 2000 civarında gecekondu mahallelerinden birinde yaşamaktaymış. Şehrin nerdeyse %40’ından fazlası gecekondu mahallelerinde yaşadığından, bu mahalleler Mumbai'yi oluşturan yapının ayrılmaz bir parçası.

Üçüncü ve son günümüzün de ilk hedefi Asya’nın en büyük ve dünyanın üçüncü büyük gecekondusu olarak kabul edilen Dharavi.Bu amaçla dün Reality Tours & Travel ‘den tur paketi satın aldık. Sokakları bir labirent olan Dharavi’yi bireysel olarak ziyaret etmenin riski baya yüksek,bu sokaklarda dolaşmak sıkıntılı daha da önemlisi güvenlik sorunu var ve yabancıların soyulduğuna dair raporlar okumuştum, bu nedenle güvenilir bir tur satın almak bizim için en doğru karardı. Tur paketlerinin içine çok fazla seçenek var biz paylaşılmış olanı tercih ettik , ve otelden alınma dahil kişi başı 2850 Rupi’ye anlaştık, normal şartlarda Colaba’daki Leopold Cafe’ye gelmeniz bekleniyor. Reality Tours & Travel ‘in bazı avantajları var öncelikle elde ettikleri kârın %80'inin yönettikleri bir okul olmak üzere Dharavi topluluğuna yeniden kazandırdıkları biliniyor, tur ’da çalışan rehberler Dharavi'de büyümüş kişilerden seçiliyor.

Hakkındaki yorumlar çok iyi ve STK olarak çok sayıda övgü ve tavsiyesi vardı. Saat 8.45 gibi bizi alacak olan Jeep kapımıza geldi ,araçla Dharavi’ye doğru hareket ediyoruz. Rehberimiz kendini tanıttı ve oldukça iyi ve akıcı İngilizcesi ile yol boyunca bizimle bazı bilgiler paylaştı, örneğin, tarihi tekstil fabrikası bölgesi ve şehir açısından önemi ve Mumbai’nin en büyük kırmızı bölgesi (Red Light District) Kamathipura bunlardan bazıları idi.Aşağı yukarı 20 km gittikten sonra Asya’nın en büyük varoşu Dharavi’ye ulaştık. Turun önemli kurallarından biriside özel hayatın gizliliği ilkesi nedeni ile kesinlikle fotoğraf çekmemeniz gerekiyor ,kendileri bazı fotoğrafları bizimle paylaşacaklarını ifade ettiler bu yüzden çok az fotoğraf çekebildim.Dharavi, 2.40 kilometre karelik bir alanda bir milyondan fazla insanın yaşadığı Asya'nın en büyük gecekondu mahallesi ve Danny Boyle’un dünya çapında ün yapan ve 2009 yılında sekiz dalda Oscar ödülüne layık görülen “Slumdog Millionare” (milyoner) adlı filmi ile tüm dünyanın dikkatlerini üzerine çeken Dharavi’de kilometrekareye yaklaşık 280.000 kişi düşmekte.

Rehberimiz alanda bizi gezdirmeye başlıyor , dünyadaki diğer gecekondu mahallelerinin aksine (Brezilya’daki Favela gibi ), yaşayanlar ve atölyeler suya, elektriğe ve bazı umumi tuvaletlere kısmen de olsa erişme şansına sahip , içme suyu için sokak aralarında incecik borular ve büyük plastik fıçılar var, ancak günde sadece iki saat çalışan bir musluğu ortalama 15 ailenin paylaştığı bilgisini aktardı rehberimiz. Özellikle muson döneminde drenajı olmayan sokaklar, lağım taşıyan kanallar haline geliyormuş bunun yarattığı en ciddi sorunların başında kolera ve tifo salgınları oluyormuş. Rehberimiz bize ücretli bir tuvalet gösteriyor ,yapılan istatistiklere göre Dharavi’de 1440 kişiye bir tuvalet düşüyormuş ,imkanlar çok zor ve kısıtlı.(Güncel Bilgi,2022’de 111 tuvalete sahip yeni Dharavi Suvidha Merkezi açıldı, her yıl 50.000'den fazla kullanıcıya hizmet veren Hindistan'ın en büyük toplum tuvalet bloklarından birisi.)

Geçtiğimiz evlerin bazıları iyi inşa edilmiş, boyanmış ve bakımlıydı ancak gördüğümüz çoğunluk, geniş ailelerin yaşadığı tek odalı, beton hücre benzeri konutlardı. Labirentte daha da ilerledikçe kanalizasyon giderleri ve sokak bir oldu, ara sokaklar ışığı engelleyene ve zar zor geçilebilene kadar giderek daraldı, öyle yerlerden geçiyoruz ki insanın ruhu daralıyor, sıfır güneş gören , tek gözlü evlerin arasından ilerliyoruz tam bir noktada kolumun yarısı kadar devasa bir lağım faresi ile göz göze geliyorum ,bu devasa varoşu kelimelere dökmek imkansız.Rehberimiz bizi bir binanın çatı katına çıkartıyor ve sadece bu bölgeden fotoğraf çekmemize müsaade ediyor. Bölgenin görüntüsünü tepeden çok daha iyi anlayabiliyorsunuz, devasa teneke bir kent burası.
Dharavi'nin çoğundaki kirli koşullara, zorluklara ve kötü kokuya rağmen değişmeyen tek şey çocukların gülümseyen yüzleri ve kadınların utangaç ama nazik bakışlarıydı. Çok kötü ve tehlikeli koşullarda çalışan erkekler bile mutlu görünüyordu, en azından bende oluşan hissiyat bu yönde oldu. Ayrıca farklı inançlara sahip grupların, ailelerin, dükkanların, okulların ve umumi tuvaletlerin bulunduğu tam işlevli, sosyal bir yerleşim alanı da gittik. Geniş caddesi, okula giden şık üniformalı çocukları, motosikletleri, dükkanları, yiyecek ve giyim tezgahları ile yoğun bir ana cadde görevi görmekteydi.

Rehberimizin verdiği bilgilere göre çok zor koşullarda yaşayan insanların hırsı, yaratıcılığı ve sıkı çalışması ile ortaya ilham verici bir hikaye de çıkmış.Dharavi, dünya çapında ihracat yapan, yıllık yaklaşık 665 milyon dolarlık cirosu ve ortalama 10.000 işletmesi ile devasa bir organize sanayi olmuş. Dar sokaklarda dolaşırken çömlek, sepet ve sabun yapan insanları ,kadınların poppadom (kurumuş yufka ) yapıp güneşte kurumaya bıraktıklarını gördük. Küçük, karanlık fabrikalar bir faaliyet kovanı gibiydi ,ekmek ve kekler pişiriliyor ve yaptıkları kekler Mumbai'nin her yerinde satılmakta; kumaşlar işleniyor ve deriler de tabaklanıyordu, deri işçileri günde yaklaşık 200 rupi (2.5 $) kazanıyorlarmış ve ortalama yaşam süreleri 50 yıl civarındaymış. Daha sonra, binlerce rupiye satılan çantalar ve cüzdanlarla dolu bir hediyelik eşya dükkanına girdik ,ne kadar doğru bir bilgi emin değilim ama derilerin Gucci tarafından kullanıldığı ifade edildi, oldukça kaliteli deri ürünleri mevcuttu, bende bir tane cüzdan satın aldım ve hala kullanmaktayım.

Dharavi devasa bir dönüşüm makinesi , karanlık barakalardan gelen dumanla birlikte çekiç ve delme sesleri yükseliyor, insanlar şok edici açık kanalizasyonlar, çöpler ve gelişigüzel elektrik kabloları arasında çalışmakta.Dharavi’de dört bir yandan gelen atıklar işleniyor, plastik şişeler, torbalar, kalemler, kutular, kartonlar, bilgisayar parçaları, araba aküleri, teller, metaller, boya kutuları ,yağ bidonları ve lüks otellerde misafirlerin kullandığı sabunlar bile toplanıp geri dönüştürülüyor. Bir yerden geçer iken boya ve yemeklik yağ kutuları geri dönüşüm amacı ile yakılıyordu, karanlık oluklu barakalardan çıkan boğucu duman gözlerimi mahvetti ve ortaya çıkan zehirli gazlar öksürük krizine soktu gerçekten şok edici. Bazı barakalar metal eritiyor ve geri dönüşüm sürecinde kullanılacak makineleri üretiyordu. Bazı işçiler ayrıca paradan tasarruf etmek ve güvenlik sağlamak için atölyelerde yaşıyor ve uyuyormuş , çünkü atölye sahiplerinin çoğu artık gecekondu mahallesinin dışında yaşıyormuş. Kadınlar harabe kulübelerde yere çömelmişler ve şehrin çöplüklerinden gelen yere saçılmış çöp torbalarını ayırıp ve topluyorlardı. Tüm bunlar, kelimenin tam anlamıyla çöplerin ağırlığı altında ezilen bir dünyada kesinlikle önemli bir çevresel amaca da hizmet etmekte.

Dharavi, Mumbai'nin ortasında iki banliyö tren hattının arasında yer almakta. Burası çok önemli ve değerli ,birinci sınıf bir gayrimenkul ve yeni yapılan devasa bina ve daireler bu oluklu barakaların labirentine bakmakta. Rehberimiz, hükümetin rehabilitasyon programı kapsamında gecekondu mahallelerinden bazılarını temizlediğini ve sakinlere ücretsiz daireler verdiğini söyledi ve sadece Dharavi sakinleri için yapılan yeni binalardan birkaç tane örnekte gösterdi. Ancak burada büyüyüp yetişen birçok insanın bu yeni daireleri kiraya verdikleri ve Dharavi’de yaşamayı tercih ettiğini söyledi. Hatta beyaz yakalı işlerde çalışıp hala Dharavi’de kalmayı tercih edenler olduğunu anlattı. Başlangıçta hemen anlaması zor bir bağlılık bu, doğduğun büyüdüğün yerden kopmak o kadar kolay olmuyor demek ki. Rehabilitasyon ile ilgili olarak geçmişten bu yana hem ulusal hem de uluslararası çok fazla girişim olmasına rağmen başarıya ulaşamamış, en son deneme ise 2023 baharında, Hintli milyarder Gautam Adani'nin Dharavi'nin 2.5 milyar $ lık yeniden inşasını planlayan ihaleyi alması ve Dharavi Yeniden Geliştirme Projesi Özel Limited Şirketi (DRPPL) kurması ile yeni bir aşamaya geçmiş durumda , neticesini zaman bize gösterecek.

Rehberimiz bizi son olarak 30.000 kişilik Kumbharwada denilen çömlekçilerin olduğu yere getiriyor, verilen bilgilere göre çömlekçilerin çoğu Gujarat bölgesindenmiş, devasa tuğla fırınlarından oluk oluk duman tütüyordü.Etrafta büyük çömlekler,kandiller,vazolar,heykeller,tabaklar gibi ürünleri görmek mümkündü.Kısa bir süre burada kaldıktan sonra Dharavi turumuz aşağı yukarı 2.5 saatlik bir süre sonunda Reality’nin Dharavi içindeki ofisinde sona eriyor.Ofis’de soğuk ikramlardan sonra bir anket dolduruyorsunuz , rehber ’den çok memnun kaldıysanız bahşiş de verebiliyorsunuz. Elbette Dharavi turistik bir cazibe merkezi değil ,bu insanların mevcut zor koşulları ile başa çıkma biçimleri sarsıcı, çoğu inanılmaz derecede çok çalışıyor, hayatta kalmak ve geçinmek için inanılmaz derecede yaratıcı yollar kullanıyorlar. Yaşadığımız bu ucu bucağı olmayan evrenin minicik bir gezegeninde yaşayan 8 milyarlık insanlığın bir kısmının bu şartlara maruz kalması insanı gerçekten zorluyor, çok karmaşık duygular içinde aracımız ile Dharavi’den ayrılıp yol üstünde kalan ve bir sonraki durağımız olan ,dünyanın en büyük açık hava çamaşırhanesi Dhobi Ghat’da iniyoruz. Mekânın en iyi genel görünümü doğal olarak sokak seviyesinde bir gözlem güvertesinden görüp alabiliyorsunuz, zaten alanda turistlerin telefonları ve kameralarıyla fotoğraf çektiklerini göreceksiniz. Şimdi burada tuhaf işler dönüyor, eğer platformdan çamaşırhanenin olduğu aşağıya inmeye çalışırsanız, etrafta rehber olduğunu iddia eden bir takım tipler sizi durdurup girişi ücreti talep ediyor ,bana söylenen rakam 2000 Rupiydi (24 $ ).

Pazarlık mümkün ancak Hindistan’da böyle tuhaflıklar her yerde görülebiliyor , Maharashtra eyalet yönetimi böylesine popüler bir yeri düzenleyip adam edebilir , normal şartlarda benim yaptığım analizlere göre buraya bir giriş ücreti ve ödeme zorunluluğu diye bir şey yok , etrafta bununla ilgili herhangi bir resmi yazı, bilet ofisi de yok. Rehberlerin iddiaları giriş ücreti aynı zamanda içerde çalışanlara falan gidiyor diyorlar ve bu tabi ki koca bir yalan ,benim için sorun şu ki, zor yoldan gider, tartışır ve zorlarsanız bu tipler peşinizi bırakmaz , rahatsız eder ve huzursuz olursunuz ,bunu Hindistan’da defalarca yaşamış ve tecrübe etmiş biri olarak söylüyorum. En mantıklısı Mahalaxmi Ghat’dan tepeden mümkün olduğunca bakıp sonra ayrılmak , ama ben detay göreceğim ,mücadele ederim , umurumda değil diyorsanız aşağıya inebilirsiniz ,sizden zorla para alamazlar.

Dhobi Ghat, dünyanın en büyük açık hava çamaşırhanesi konumunda ve bunun haricinde kot pantolon beyazlatma, kumaş boyama işlerinin de yapıldığı bir yer. Burası 1890 yılında İngiliz yönetimi sırasında 50 çamaşırcının bir araya gelmesiyle kurulmuş ve birkaç değişiklik dışında Dhobi Ghat eski görünümünü ve çalışma biçimini nerdeyse korumuş.Şu anda The Dhobi Kalyan & Audhyogik Vikas denilen bir kooperatif tarafından işletilmekte.Dhobi Ghat'ta, yıkama işleminin elle yapıldığı 700'den fazla yıkama istasyonu bulunuyor.Mumbai sakinlerinin kıyafetlerini temizlemek için her gün yaklaşık 5.000 çamaşırcı görev yapıyor. Bazı dhobi aileleri sabah 4 gibi erken saatlerde işe başlarken, birçoğu akşam 10'a kadar çalışıyor.Hatta "Tek bir yerde en çok insanın elle çamaşır yıkaması" rekorunu kırarak 2011’de Guinness Rekorlar Kitabı'na bile girmiş. Oteller, hastaneler ,dekoratörler, giyim üreticileri Dhobi Ghat’ın düzenli müşterileri arasında. Munnabhai MBBS, Shootout at Wadala ve Dhobi Ghat (diğer adıyla Mumbai Diaries) gibi birçok Hintçe ve Marathi filmi bu yerde çekilmiş.
İnsanlar Mumbai'nin her yerinden kirli çamaşırları buraya getirir ve yüzlerce çamaşırcı erkek ve kadın (dhobiler) gün boyunca vardiyalarında çalışarak çamaşırları havuzlardaki taşlara vura vura yıkar ,kurutur ve temiz olarak teslim eder.Her aile üyesi kendi payına düşeni yapar.Bir dhobi giysileri renklerine ve türlerine göre ayırır,başka dhobi çamaşırları yıkama teknesinde çırparken, ve diğerleri kuruması için asar. Sonra birileri çamaşırları büyük kömürlü ütülerle basar. Hastanelerden gelen enfekte giysileri yıkamak ve suyu kaynatmak için de ayrı bölümler vardır. Giysiler temizlendikten, kurutulduktan ve ütülendikten sonra, hamallar onları sahiplerine uçlarındaki işaretler sayesinde geri götüyor.

Bu bölgede son bir noktaya daha uğramak istiyoruz ,buda Hacı Ali Dergahı oluyor.Hacı Ali Camii, Mahalakshmi Tapınağı'ndan sadece birkaç yüz metre uzaklıkta ve Mumbai'nin Arap Denizi kıyısında yer alan, Hint-İslam mimarisiyle tanınan Hindistan'ın en ikonik camilerinden birisi.Tarihi’de oldukça ilgi çekici ,Chisti tarikatından tasavvuf ehli Evliya Seyit Pir Hacı Ali Şah geçmişte Buhara da çok zengin bir tüccar iken Mekke'ye hacca gitmeden önce serveti de dahil olmak üzere her şeyi geride bırakmış ve daha sonra dünyada bir çok noktayı gezdikten sonra İslamiyet’i bu bölgelerde yaymak için Mumbai'ye yerleşmiş. Rivayete göre Hacı Ali son nefesinde takipçilerinden onu ölümünden hemen sonra gömmemelerini istemiş. Bunun yerine, tabutunu denize atmalarını ve tabutun bulunduğu yere gömmelerini vasiyet etmiş ve birkaç gün sonra tabut Mumbai'deki Worli bölgesinde görülmüş, Camii ve türbe buraya 1431’de armatör Osman Rangikar tarafından inşa ettirilmiş. Bir başka rivayete göre Pir Hacı Ali, Mekke'ye hac için gider iken vefat etmiş ve ve tabutu mucizevi bir şekilde tam olarak cami ve türbenin olduğu yerde bulunmuş. Bu rivayetlerden hangisi doğru bilemiyorum ama denizin üzerindeki dergah’a gidebilmek için herhangi bir bariyeri olmayan ve her iki tarafı açık aşağı yukarı 1 km’den fazla bir patika yol üzerinden gidiyorsunuz, muson sezonunda su seviyesi yükseldiğinde, Dergah halkın girişine kapatılıyormuş.Yol’da türbeye giden epeyce bir insan var ,hatta Perşembe ve Cuma günleri bu sayı 40.000 kişiyi buluyormuş, ayrıca kenarda köşede dilenenler ,çiçek satanlar ve ne yaptığını çok anlayamadığım bir çok insan vardı. Ana giriş kapısında kıyafeti uygun olmayan bayanlar için tesettür giysileri ,çiçek,tesbih,yüzük,koku,hat yazmaları vs gibi birçok ürün satan dükkanlar var ve erkek ve bayan girişi tam burada ayrılıyor. İçeri girmek için erkek olsanız bile başınızı kapatmak zorundasınız, ben şerbetli olduğum için takkemi hemen giyip ayakkabılarımı çıkartıyorum.

Şu anda görünen 4500 m2lik ,25m uzunluğundaki süt beyazı mermer yapı 1916’da restore edilip yeniden yapılmış. Hacı Ali Şah'ın türbesinin içine girdiğinizde yoğun bir misk kokusu alıyorsunuz, ana türbe kısmında fotoğraf çekmek kesinlikle yasak. Türbe sanatsal bir şekilde inşa edilip cam işçiliğiyle dekore edilmiş, sanduka gümüş kemerli bir çerçeve içine oturuyor, kakma çiçek motifleri ile süslü, üst kısmındaki bakır panel ’de Allah C.C’nin 99 ismi yazmakta, kubbenin tam ortasında neredeyse 500 yaşında olduğu ve orijinal yapının bir parçası olduğu iddia edilen zhumar (avize) var. İnsanlar dertleri, problemleri istek ve arzuları için Evliyayı vesile kılarak dualar ediyor ve dış duvarlara dilekleri için ipler bağlanıyor ,eğer dileğiniz kabul olur ve gerçekleşirse dönüp ipi geri çıkarmanız gerekiyor.

Komplekste Hint coğrafyasında Qawwali olarak bilinen ilahilerin söylendiği bir yer olan Qawwal Khana diyede bir bulunmakta. Zamanım daraldı , Dergah’dan ayrılmak zorundayım ,Mumbai’deki üç günlük kısa gezim bugün itibarı ile tamamlandı ,bu şehri daha derinden anlamak için çok daha fazla zamana ihtiyaç var bu net, ancak programım yoğun, artık ayrılma zamanı önce otelime dönüyorum ve Gujarat eyaletinin çok bilinmeyen bir kenti olan Vadodara’ya gidebilmek için Dadar Junction Garından trenime atlayıp yoluma devam ediyorum.

. Bir sonraki seyahatnamede görüşmek üzere herkese selamlar. Seyahatlerim ile ilgili güncel paylaşımlara erişmek isterseniz instagram ve youtube ‘da yolbizigozler hesaplarını takip edebilirsiniz.
Not:Bu makale ’de adı geçen yer ve marka isimleri sadece bilgilendirme ve kişisel deneyimi yansıtma amacı ile paylaşılmıştır, reklam değildir.
