Sevgili öğretmenim,


2024-2025 eğitim ve öğretim yılının başladığı bugün, gözlerinin ışıltısından biliyorum ki yüreğin bir kuş gibi kanat çırpıyor.


Yine bir eylül sabahında pırıl pırıl ve tertemiz kalpleriyle binlerce, milyonlarca çocuk ve genç sana koşuyor...


Sen de biliyorsun ki onlar henüz hayat yolunun başındalar. Daha çok küçükler ve çok tecrübesizler.


Onlara, hayatın taşlık ve dikenlik yollarında nasıl yürüyeceklerini, engelleri nasıl aşacaklarını, acılara nasıl tahammül edeceklerini öğret!


Elbette iyi ile kötünün, doğru ile yanlışın, güzel ile çirkinin, ak ile karanın ve yararlı ile zararlının farkını tam olarak bilemezler.


Ancak sen yardımcı olursan kötülerin tuzağına düşmezler, çirkinliklere kapılmazlar, yanlışa sapmazlar, karanlıklara dalmazlar ve zararlı yollara girmezler. N'olur, onlara bu konuda yardımcı ol! 


Onlara, önce "sevgi"yi öğret! Vatan sevgisini, millet sevgisini, bayrak sevgisini, insan sevgisini, doğa sevgisini… Öğret ki insanları, hayvanları, doğayı ve tüm yaratılmışları sevsinler.


Hayat felsefelerini sevgi ve saygı üzerine inşa etmeleri için onlara yardımcı ol!


"Aşk imiş her ne var âlemde" diyen Fuzûlî'nin, "Sevelim, sevilelim; dünya kimseye kalmaz" diyen Türkmen Kocası Yûnus'un gizemli dünyasını keşfetsinler.


Mevlânâ'yı, Itrî'yi, Dede Efendi'yi, Levnî'yi, Kâtip Çelebi'yi ve daha nicelerini anlat onlara.


İnsanlığın evrensel değerlerinden bahset. Yine Türkmen kocası Yûnus'un, "Ben gelmedim da'vi için / Benim işim sevi için" mısralarının ne anlama geldiğini anlat!


Onlara her zaman ve her yerde adil ve dürüst olmayı öğret! “Doğru, sarsılır; ama yıkılmaz.” de. Fakat tüm insanların adil ve dürüst olmadığını da bilsinler!


Biliyorum belki zor olacak; ama onları tembellikten, kıskançlıktan, bencillikten, dalkavukluktan, kibirden ve zorbalıktan uzak tutmaya çalış!


Sevgili öğretmenim, hata yaparlarsa sevgiyle yaklaş ve güzelce uyar onları. Hata yapmanın, hile yapmaktan ve yalan söylemekten çok daha onurlu olduğunu üstüne basa basa söyle. Unutma ki, "eğitim, eğriyi kırmadan doğrultmak"tır. Ne olur onları kırma!


Nazik insanlara karşı nazik, mazlumlara karşı merhametli ve yumuşak; ancak sert insanlara karşı sert, zalimlere karşı acımasız olmayı öğrensinler.


Eğilene eğilsinler başları yere değinceye kadar, kaykılana kaykılsınlar başları göğe erinceye kadar.


Doğru bildikleri yolda tek başlarına da olsa yürümeyi, haksızlık karşısında susmamayı, zorbaların karşısında eğilmemeyi ve onlarla savaşmayı da öğrensinler! "Bir elime güneşi, bir elime ayı verseler vallahi davamdan vazgeçmem." diyen Allah Resulünü onlara örnek göster. Çünkü, “haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” ve “Zulme rıza göstermek de zulümdür.”


Veren elin alan elden üstün olduğunu, alın teriyle kazanılan bir liranın, haksız yolla elde edilen bin liradan daha kıymetli olduğunu iyi anlat onlara!

  

Ne olur sevgili öğretmenim, çocuklarımızı kitaplarla dost yap! "Fatih Sultan Mehmet önce kitapları fethetti, sonra İstanbul'u." de onlara.


Savaş meydanlarındaki kılıç şakırtılarını, at kişnemelerini, zafer naralarını işitmesinler demiyorum; ancak Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferine giderken yanında üç katır yükü kitap taşıdığını da anlatıver.   


İnkârcı olmasınlar, nankör olmasınlar, şahsiyetsiz ve onursuz olmasınlar.


Sen de bilirsin ki sevgili öğretmenim, köksüz ağaç yaşamaz; onlara köklerinden kopmamalarını söyle. Söyle ki asil ve necip bir milletin evlatları olduklarını hiçbir zaman unutmasınlar.


Onlar Çanakkale siperlerinde savrulanların, Yemen çöllerinde kavrulanların, Galiçya pusularında can verenlerin, Sarıkamış dağlarında donanların, kısacası kara toprak altında kefensiz yatanların torunlarıdır.


Oğuz Ata'dan Mustafa Kemal'e uzanan kahramanlarımızı iyi tanıt onlara; iyi tanıt ki başkalarının sahte kahramanlarını örnek almasınlar.


Bilge Kağan'dan, Alparslan'dan, Osman Gazi'den, Fatih'ten, Yavuz'dan, Seyit Onbaşı’dan, Sütçü İmam’dan, Nene Hatun’dan, Kara Fatma’dan bahset onlara...


Farâbi'yi, İbni Sinâ'yı, Mimar Sinan'ı, Itri'yi, Karacaoğlan'ı, Fuzûlî'yi, Yahya Kemal'i, Mehmet Âkif'i iyi tanısınlar...


Kurtuluş destanımızı asla unutmasınlar. Mondros'ta imparatorluk tahtından indirilen bir milletin Anadolu'da devlet tahtına nasıl çıktığını iyi bilsinler.


Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'ndeki asil duyguları ve İstiklal Marşı’mızın ruhunu, ne olur, iyi kavrat onlara.


Malazgirt'te nasıl kazandığımızı bildikleri kadar, Viyana'da nasıl kaybettiğimizi de öğrenmeliler.


Onlara bayrağın bir bez parçası olmadığını, vatanın coğrafyadan ibaret olmadığını, milletin rastgele bir araya gelmiş insan topluluğu olmadığını ve maneviyatın maddiyattan önce geldiğini anlat!     


Bastıkları yerleri "toprak" diyerek geçmemelerini söyle. Altında binlerce kefensiz şehidin yattığı aziz vatanımızın kutsallığından bahset onlara. Bahset ki güzel ülkemizi kırıp dökmesinler, yakıp yıkmasınlar...


Onlara, Türk milletini oluşturan tüm fertlerin kardeş olduğunu, dilimizin, tarihimizin, kültürümüzün, inancımızın ortak olduğunu iyi anlat ki; sonra birbirlerine düşman olmasınlar.


Fikirlere saygılı olmayı bilmeliler. Bilgi sahibi olmadan kanaat sahibi olmasınlar. Biliyorsun ki, kavga boş beyinlilerin ve taş yüreklilerin işidir.     


Sevgili öğretmenim, “Bilim ve sanat rağbet görmediği yerden göç eder” derler. Onlar bilim ve sanata rağbet göstersinler ki ülkemiz bilim ve sanattan mahrum kalmasın. 

Türkülerimizi, şarkılarımızı, destanlarımızı, ağıtlarımızı, koşuklarımızı, deyişlerimizi kısacası bizi biz yapan değerlerimizi iyi tanısınlar.


Doğayı ve hayvanları sevmeyi öğret onlara.  Güneşin doğuşunu, bulutların ılgıt ılgıt akışını, çiçeklerin kımıl kımıl açışını, kuşların cıvıl cıvıl uçuşunu, arıların çiçekten çiçeğe koşuşunu ve yıldızlı gökyüzünü seyrederken gizemli bir dünyanın hazzını tatmayı bilsinler.


Gülmeyi bildikleri kadar ağlamayı da bilmeliler. Gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını söyle onlara.


Onlara, kuvvetini ve beynini en yüksek fiyata satmayı; fakat hiçbir zaman kalbine ve ruhuna fiyat etiketi koymamayı öğret.


Başarabilirsen onlara, bilgisayarın ve cep telefonunun birer süs ve oyun aracı olmadığını, bunları yerinde ve zamanında iyi işler için kullanmalarını kavrat!


Onlara "büyük adamlar büyük düşünür, küçük adamlar küçük" de! Güneşi hedeflesinler, güneşe varamasalar bile yıldızların arasında olurlar.


Sevgili öğretmenim, biliyorum çok şey istedim; fakat bu çocuklar bizim! "Dörtnala gelip Uzak Asya'dan Akdeniz'e kısrak başı gibi uzanan bu memleket" de bizim. Biz bu memleketi onlara bırakacağız. Sen yapmazsan bunları kim yapacak? Ne güzel söylemiş Yûnus Emre:


Çeşmelerden bardağın doldurmadan kor isen

Bin yıl orda dursa dahi kendi dolası değil


Şunu hiçbir zaman aklından çıkarma: Bu güzel ülke onun, bunun, şunun değil, senin ellerinde yükselecek. Tüm kalbimle inanıyorum ki; sen işini iyi yaparsan geleceğimiz de iyi olacaktır; ama sen işini iyi yapmazsan, söylemeye dilim varmıyor.


Sevgili öğretmenim, biliyorum senin de kendine göre sıkıntıların ve problemlerin var; bunları okula girerken dış kapıda bırakacağından eminim.


Her konuda cömertlik taslayan hükümetimiz senin özlük hakların söz konusu olduğunda bir şeyleri bahane ederek cimri davranmakta. Hatta, senin çok çalışmadığını, aldığın maaşı bile hak etmediğini düşünen "bakanlar" çıktı bu ülkede. Ne diyelim, felekte baht utansın.


Çok sık değişen eğitim sisteminden ve yönetmeliklerden biliyorum ki sen de memnun değilsin; ama sen yine de her şartta en iyisini yapabilecek birisin... Çünkü sen, kara ve soğuğa rağmen başını güneşe uzatan bir "kardelen"sin! Kardelenler soğukta açarlar.


Sevgili öğretmenim, engin hoşgörüne sığınarak içimden geldiği gibi yazdım. Söylediklerimi bilmediğini düşündüğümü zannetme; ama ders başı yaptığın bu pazartesi gününde duygularımı seninle paylaşmaktan kendimi alamadım.


Bu kutsal mesleğe bir ömür vermiş, saçlarını okul koridorlarında, kara tahta başında ağartmış bir meslektaşının iç dökmesi kabul et, bu yazdıklarımı.


Zülfüyâre dokunmamaya gayret ettim; fakat sürçülisan edip dokunduysam affola!


Bu duygu ve düşüncelerle yeni eğitim ve öğretim yılının hayırlı ve uğurlu olmasını diler, en kalbî duygularla selam ve sevgilerimi sunarım.