Türkiye terörden ve kardeş kavgalarından çektiği kadar hiçbir şeyden çekmedi.
Şurası bir gerçek ki, eğer Türkiye 1980 öncesinde öğrenci olayları olarak başlayan, sonra toplumun bütün kesimlerini kapsayan kardeş kavgalarını yaşamamış olsaydı dünyanın en büyük güçlerinden biri olurdu.
Yine, Türkiye 1980’li yılların ortasında başlayan, başını PKK’nın çektiği terör ve bölücülük olaylarının girdabına düşmemiş olsaydı kısa sürede dünyanın en büyük güçlerinden biri olurdu.
Bu gerçeği, sadece biz değil yaşadığımız coğrafyada çıkarları ve geleceğe yönelik planları olan egemen güçler de bilmektedir.
Son gelişmelere baktığımızda, İmralı ve Kandil’den gelen seslere kulak verdiğimizde anlaşılan o ki, “terör ve bölücülük” şu anda Türkiye’nin en önemli sorunu olarak karşımızda durmaktadır.
Terörü sona erdirmek için çeşitli yollar denenmiş ve çeşitli projeler uygulanmış; ancak bir türlü istenen sonuca ulaşılamamıştır.
Birçok kişi şunu söylüyor: “Yaklaşık kırk yıldır terörle yapılan mücadelede “bütün yöntemler” denendiği halde başarısız olunmuştur.”
Bugün, çeşitli isimler altında yürütülen “barış” ve “çözüm” arayışlarının çıkış noktası hep bu söylem olmuştur.
Burada “Terörle mücadelede gerçekten bütün yöntemler denenmiş midir?” sorusu akla geliyor.
“Bütün yöntemler” sözü ile hangi yöntemler kastedilmektedir?
Ben terörle mücadelede “bütün yöntemlerin” etkili bir şekilde denendiği kanaatinde değilim.
Terörle mücadelede uygulanması gereken yöntemler şunlardır:
· Devlet otoritesi ve silahlı mücadele
· İstihbarat çalışmaları
· Eğitim ve propaganda çalışmaları
· Basın ve yayın organlarının tutumu
· Uluslararası ilişkiler
· Siyasal iktidarların tutumu
Bunları bir başka yazının konusu yapmak üzere bırakıp yeni yöntem olarak kamuoyuna sunulan “müzakere ve anlaşma” zemini üzerinde yürütülen yönteme bakalım.
Kişisel kanaatim odur ki; son günlerde İmralı’daki terörist başının örgütü lağvettim, PKK silahları bıraksın gibi sözleri de işe yaramayacaktır. Bunu iki argümana dayanarak söylüyorum.
Birincisi, rahmetli Dündar Taşer’in dediği gibi “Çadırımızı sırtlanların yolu üzerine kurmuşuz.” PKK sırtlanları yok olsa başka bir isimle, başka sırtlanlar sürüsü ortaya çıkacaktır. Çünkü Haçlı dünyasının bin yıldır hayallerini süsleyen “Şark Meselesi” yeni sırtlanları başımıza belâ edecektir. Bakın, PKK’nın yerini alacak PYD hazır durumda bekliyor.
İkincisi ise PKK’nın ipleri İmralı mahkûmunun elinde değil ki, onun bir sözüyle her şey hallolsun!
PKK’nın ipleri, Türkiye üzerinde emelleri olan ABD’den Fransa’ya, İsveç’ten Rusya’ya, İsrail’den Yunanistan’a kadar küresel güçlerin elinde.
Bölücü terörün çok sayıda aktörü var, İmralı mahkûmu bu işte önemli bir aktör olabilir; ancak tek aktör olmadığı kesin. Bu nedenle, PKK’yı kuran, kurduran küresel güçlere karşı askerî, siyasi, ekonomik üstünlük sağlayamadığımız sürece terör var olacaktır.
Bir başka ifadeyle bölücü terörle mücadelenin uzun soluklu, çok yönlü bir mücadele olduğuna, bu mücadelenin siyasî, askerî, sosyolojik, psikolojik ve ekonomik boyutları olduğuna, bu mücadelede başarılı olmanın Türkiye’nin uluslararası gücüyle ve terör karşısındaki kararlı duruşuyla doğru orantılı olduğuna inanıyorum.
Özetle, Türk milletinin tarihî geçmişine, ülkemizin üzerinde bulunduğu coğrafyanın jeopolitik konumuna baktığımda, ABD, Rusya, İran ve Avrupa ülkelerinin Orta Doğu, Kafkasya ve Balkan politikalarını düşündüğümde, bölücü terörün tarihsel seyrini incelediğimde İmralı ile yapılan görüşme ve müzakerelerin bölücü terörün sona erdirilmesi için çare ol(a)mayacağını düşünüyorum.
Bütün bunlara rağmen “Yaklaşık kırk yıldır terörle yapılan mücadelede “bütün yöntemler” denendiği halde başarısız olunmuştur.” deyip eli kanlı terör örgütünü ve eylemlerini meşru göstermeye çalışanları, onlara taviz ve prim verenleri, yardım ve yataklık edenleri, dirlik ve birliğimizi bozmaya çalışanları, Türk milletinin takdirine ve Yüce Allah’a havale ediyorum.
Türkiye Cumhuriyeti devleti, yaklaşık yüz yıllık bir geçmişe sahip olmasına rağmen binlerce yıllık Türk devlet geleneğinin temelleri ve kültürü üzerine inşa edilmiştir. Bu nedenle her konuda sahip olduğu tarihî birikim ve deneyim çok fazladır.
Onun için diyorum ki Türkiye er-geç bu bölücü terör belâsını yok edecek, bağımsız ve özgür olarak ebediyen var olacaktır.