HZ. ALİ HAYBER’DE
Hayber, büyük bir şehirdi, hurmalıkları çoktu. Bu şehirde oturan Yahudiler, Kureyş'le bir olup Müslümanlara zarar veriyorlardı.
Hicretin yedinci yılında Hz. Muhammed, dört yüz yaya, iki yüz atlıyla Hayber'e gitti. İslam ordusu kaleyi kuşattı; fakat kale çok sağlam olduğu için bir türlü fetih müyesser olmuyordu.
Bu sırada Hz. Ali'in, gözleri ağrıyordu. Bir sabah, Hz. Peygamber Hz. Ali'yi çağırdı. Rasûlullah, onun başını dizine koydu, ağzının yaşıyla gözlerini sıvazladı ve "Allah'ım onu sıcaktan da koru, soğuktan da!" diye dua etti.
Sonra İslâm sancağını ona verdi. Hz. Ali, sancağı alıp meydana girerek hünerler göstermeye başlayınca karşısına Merhab çıktı; birbirlerine saldırdılar. Hz. Ali, Merhab'ın başına öyle bir kılıç vurdu ki miğferiyle birlikte başı da ikiye yarıldı; Merhab acıyla bağırdı ve atından yere düştü. Onun bağrışını duyanlar, korkup kaleye sağındılar, kapıları örttüler.
Hz. Ali bunun üzerine, hendeği atlayıp kapıyı söktü. Kısa zamanda Hayber kalesi Müslümanların eline geçti. Hz. Peygamber'in kölesi Ebû-Râfı' der ki: "Ben, yedi kişiyle beraber o kapıyı kaldırmak istedim, çalıştık, fakat yerinden bile oynatamadık. Ali tek başına o kapıyı söküp kalkan gibi kullandı."
HZ. ALİ MEKKE’NİN FETHİNDE
Hicretin sekizinci yılı, Hz. Muhammed Mekke'yi fethetmeyi kararlaştırdı. Ancak hazırlığına ait Kureyş'in hiçbir şey bilmemesini istiyordu.
Ebû-Belta oğlu Hâtıb, o sırada Medine'ye gelmiş olan, fakat henüz Müslümanlığı kabul etmemiş bulunan bir kadına bir miktar para ile bir mektup verdi. Bilinmeyen bir yoldan Mekke'ye giderek bu mektubu, Mekkelilere vermesini söyledi.
Hz. Peygamber, bunu duyunca, Hz. Ali'yi çağırdı ve: "Yâ Ali, sahâbemden biri, hazırlığımızı Mekkelilere bildirmek için bir mektup yazdı, o kara kadınla gönderdi, bilinen yoldan gayri bir yolla Mekke'ye gitmekte. Ona ulaş, mektubu al, bana getir!" dedi.
Hz. Ali kadına ulaştı; kadın önce inkâr etti, yanında bir şey olmadığına dair yemin ederek, ağlamaya başladı.
Hz. Ali, kılıcını çekti, kadının üstüne yürüdü; "Mektubu çıkarmazsan üstünü arayacağım, sonra da boynunu vuracağım." dedi.
Kadın, bunun üzerine saçlarını çözdü, saç örgüsünün arasından mektubu çıkardı. Hz. Ali, Medine'ye döndü, mektubu Hz. Peygamber'e teslim etti.
İslam ordusu Mekke'ye girerken sancağı Hz. Ali taşıyordu. Kâbe'ye giren Hz. Muhammed (s.a.v.), duvarlardaki resimleri, bizzat elleriyle sildi, putları yere atıp kırdı. Kâbe üstündeki putları da Hz. Ali'yi omzuna çıkararak söktürdü, kırdırdı.
Hz. Muhammed (s.a.v.), Mekkelileri, "Sizi affettim!" buyurarak serbest bıraktı.
İLMİN KAPISI HZ. ALİ (R.A)
Yüce dinimiz İslâmiyet ilme, öğrenmeye ve öğretmeye büyük önem vermiştir. Hz. Peygamber beşikten mezara kadar ilim tahsil etmemizi emir buyurmuşlardır. Hz. Ali, ashâbın en âlimlerindendi; "ilim beldesinin kapısı" olarak bilinirdi.
Hz. Peygamber, bir hadis-i şeriflerinde, “Ben ilmin şehriyim, Ali de kapısıdır.” buyurmuştur.
Hz. Ali de şöyle der: “İlim, maldan daha kıymetlidir. Çünkü ilim, peygamberlerin mirasıdır. Mal ise Karun, Şeddad ve Firavun’ların mirasıdır. Malı sen korursun, halbuki ilim seni korur. Mal harcandıkça azalır, ilim ise sarf edildikçe artar."
Sahabe-i kiramın en âlimlerinden biri olan Abdullah b. Abbas’a, Hz. Ali’nin ilmi sorulunca, “Ben, onun ilim denizinden ancak bir damlayım.” diye cevap vermiştir.
Hz. Ali çocukların ve gençlerin eğitim ve öğretimine büyük önem verirdi. O, “Çocuklarınızı, içerisinde yaşadığınız zamana göre değil, onların yaşayacakları zamana göre yetiştirin!” derdi.
Halife olmadan önce nasıl yaşıyorsa halife olduktan sonra da öyle yaşadı; dünya malına tamah etmedi.
Hz. Ali, 25 yıl birlikte kaldığı Allah Rasûlü efendimizden 500'den fazla Hadis-i Şerif rivayet etmiştir.
Namazı kılarken kendinden geçerdi; vücuduna saplanan bir oku, namaz kılarken çıkarmalarını istemişti. "Neden?" diye sorduklarında, "Çünkü namazda hiç acı duymuyorum." demiştir.
HZ. ALİ’NİN ŞEHÂDETİ
Miladî 661 yılının Ramazan ayıydı. İslam halifesi, ilim şehrinin kapısı, şâh-ı merdân Hz. Ali, Kûfe mescidinde sabah namazını kılıyordu. Haricîlerden Abdurrahman bin Mülcem tarafından sırtından zehirli bir hançerle vurularak yaralandı.
İbni Mülcem yakalanıp huzuruna getirildiğinde, "Bunun yemeğini yedirip, istirahatini temin edin. Yaşayacak olursam cezalandırır ya da affederim. Ölürsem kısas uygulayın ki ilahî adalet yerini bulsun; fakat sakın haddi aşıp Müslümanların kanına girmeyin. Zira Allah haddi aşanları sevmez!” buyurmuştur.
Hz. Ali, iki gün evinde yattıktan sonra, 63 yaşında iken vefat etti. Son sözleri “Lâ İlâhe illallah Muhammedün Rasûlullah” oldu.
Cenazesini, oğulları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin yıkadılar, namazını Hz. Hasan kıldırdı. Kabri, Irak’ın Necef şehrindedir.
Allah ondan razı olsun.