YUNUS EMRE’NİN MEZARI NEREDE?

 

On gün önce bir vesileyle yolum Afyonkarahisar’ın Sandıklı ilçesine düştü. İlçe girişindeki tabelalarda “Şehr-i Şifâ” yazıyor; yani Şifâ Şehri. Dört tarafı dağlarla çevrili geniş bir ovaya kurulan ilçe, son yıllarda yaygınlaşan termal otelleriyle bir cazibe merkezi hâline gelmiş.

 

İster istemez insan daha zengin kaynaklara sahip olan Kütahya’nın bu alanda neden kendini geliştiremediğini, Allah’ın lütfettiği bu zenginliği neden değerlendiremediğini düşünmeden edemiyor. Bu konuda söylenecek çok söz var, ama bu yazının konusu bu değil.

 

Muhtemelen 1240-1321 yılları arasında yaşadığı anlaşılan Yunus Emre’nin kendisine ait olduğu ileri sürülen bir çok yerde mezarı  bulunmaktadır. Bunlardan biri de Sandıklı’da eski adı Çayköy, şimdiki adı Yunus Emre olan mahalledeki mezardır.

 

Biz de Sandıklı’ya kadar gelmişken Anadolu’nun bu bilge şahsiyetini ziyaret edelim dedik ve sabahın erken saatlerinde ona atfedilen mezarın bulunduğu ilçe kabristanlığına vardık.

 

Yunus Emre’nin olduğuna inanılan mezarın hemen yanında bizi 75-80 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğimiz Fadime Teyze Kur’an okuyarak karşıladı. Mezar ve çevresinin temizliğini gönüllü olarak yaptığını söyleyen Fadime Teyze, Yunus Emre hakkında pek bilgi sahibi olmasa da bütün yöre insanı gibi Yunus Emre’nin ulu bir evliya olduğuna ve burada yattığına inanıyor.

 

Sandıklı Belediyesine ait mezarlığın ve içindeki Yunus Emre türbesinin bakımı ve temizliği konusunda daha titiz bir çalışmanın yapılması, pek çok kişinin ziyaret ettiği türbe ve çevresinin  daha nezih ve ferah bir ortama kavuşturulması gerekir.   

  

Mezarlık girişinde bir masaya oturmuş sohbet eden iki ortaokul öğrencisi genç kızla konuştuk. “Bu Yunus Emre, şu  200 TL. kâğıt paraların arka yüzünde resmi olan Yunus Emre mi?” diye sorduk. Garip bir şekilde yüzümüze bakarak “200 TL’lerde Yunus Emre’nin resmi mi var, hiç dikkatimizi çekmedi.” dediler.  

 

Aynı mahallede bu mezara yaklaşık 500 metre uzaklıkta sokak arasında Yunus Emre’nin hocası Tapduk Emre’ye ait olduğu iddia edilen bir mezar daha bulunmaktadır.

 

Yunus Emre’nin mezarının bulunduğu iddia edilen başka yerlerde de Tapduk Emre’nin olduğu iddia edilen mezarlara rastlanılmaktadır. Hatta Yunus Emre’nin gerçek mezarı iddiaları için en önemli kanıtlardan biri Tapduk Emre’nin mezarının varlığı kabul edilir.

 

Rivayete göre Yunus Emre bir şiirinde; Ko beni yatayım şeyh eşiğinde

Dönmezem şeyhimden hiçbir zaman demiş ve öldüğü zaman mezarının şeyhinin yoluna yapılmasını istemiş.

 

Oraya vardığımızda Tabduk Emre’nin komşuları Şerife Teyze ve Hasan Amca ile karşılaştık. Mezara çıkan yolu kendi arsasından bağışladığını söyleyen Şerife Teyze evinin penceresinden başını çıkararak, gözleri görmeyen Hasan Amca da balkonundan bize seslenerek “hoş geldiniz” dediler. Kısa bir sohbetten sonra onların hayır dualarıyla oradan ayrıldık ve yakındaki bir kıraathanede çay içerken mahalle sakinleri ile sohbet ettik. 

 

Yöre halkı, mezarın gerçekte Sandıklı’da olduğuna inanıyor ve Yunus Emre’ye büyük bir saygı ve sevgi duyuyor.

 

Şimdi gelelim asıl soruya: Yunus Emre’nin gerçek mezarı Sandıklı’daki bu mezar mıdır? Yunus Emre burada medfun değilse gerçek mezarı nerededir?

 

Öncelikle şunu belirtelim: Yunus Emre Türk kültür tarihinin en önemli şahsiyetidir. 20. yüzyıldan günümüze kadar da pek çok akademik çalışmaya konu edilmiştir. Bu konuda yapılan araştırmalar ne yazık ki mezar yeri konusundaki soruları cevapsız bırakmıştır.

 

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın deyimiyle “O, hüviyeti kolayca nüfus kâğıdına sığmayanlardandır.

 

Bazı kaynaklarda 20’den fazla yer sayılsa da bilimsel araştırmalara göre Türkiye’de Yunus Emre’ye ait olduğuna inanılan 13 mezar yeri mevcuttur:

 

1.Afyonkarahisar (Sandıklı)

2.Aksaray (Ortaköy Tapdık köyü.)

3.Aksaray (Ortaköy, Sarıkaraman kasabası Reşadiye köyü Ziyarttepe Mevkii. Mezar, konum itibarıyla Aksaray-Kırşehir sınırında olması nedeniyle hem Aksaray halkı hem de Kırşehir halkı tarafından sahiplenilmiştir.)

4.Bursa (Yıldırım)

5.Eskişehir (Mihalıççık. En en eski yazılı kaynaklarda “Sivrihisar yakınlarındaki Sarıköy’de” diye kaydedilen mezar yeri, değişen ilçe sınırları ve yer isimleri nedeniyle şimdi Mihalıççık ilçesine bağlı Yunus Emre Mahallesi’ndedir.)

6.Erzurum (Palandöken)

7.Isparta (Keçiborlu)

8.Isparta (Gönen )

9.Isparta Güneykent)

10.Karaman (Merkez)

11.Konya (Doğanhisar)

12.Manisa (Kula)

13.Ordu (Ünye)

 

Yunus Emre’nin Sandıklı’da medfun olduğunu savunan araştırmacılar, Şeyh Hamza’nın 1752’de yazdığı,

Çay köyüdür iki dere arası

Yunus Emre’dir anın âşinası

Ger sorarsan Tapdık Emre

O’dur hocalar hocası

mısralarına dayanarak Yunus Emre’yi sahiplenmektedirler.

 

Ayrıca Lâmî’i Çelebi (ö.1531)’nin evliya menkıbelerini içeren Nefahatü’l-Üns Tercümesi’nde “iki çayın birleştiği yerin kurbunda yatur” ifadesine dayanarak mezarın Sandıklı’da Çanlı ve Sel çaylarının arasında kalmasını delil gösterirler.

 

Fakat Lâmî Çelebi’nin aynı eserinin bugün Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan 1854 tarihli baskısında Yunus’un mezarıyla ilgili olarak; “Kütahya suyunun Sakarya suyuna karıştığı yerin kurbunda” ifadesi yer almakta ve başka mezardan söz edilmemektedir

 

Milâdî 1624 tarihli Menâkıb-ı Hacı Bektâş-ı Velî adlı eserde; Tapduk Emre’nin Hacı Bektaş halifesi olduğu, Yunus Emre’nin de Sivrihisar’ın güneyinde Sarıköyde doğduğu, Tapduk Baba’ya bağlandığı, kırk yıl hizmetinde bulunduğu, bir çok nefesler söyleyip Dîvan meydana getirdiği, mezarının da doğduğu yere yakın olduğu belirtilmektedir.

 

Bu konuda ilk ciddi çalışmaları yapan ve  Yunus Emre’nin tanınmasında büyük katkısı olan Fuad Köprülü, Yunus’un mezarı konusunda “Yunus’un Porsuk suyunun Sakarya’ya karıştığı yerde gömülü olduğunu kabul etmek, tamamıyla müspet olmamakla beraber diğer rivayetlere göre her halde akla daha yakın görünüyor.” diyerek bu görüşü desteklemektedir.

 

Yine Yunus Emre konusunda akademik düzeyde araştırma yapan bilim adamlarımızdan Prof. Dr. Adnan Erzi de 1940 yılında yazdığı makalede, Kütahya Vahit Paşa Kütüphanesinde 879 numarada kayıtlı Menâkıb-ı Evliya adını taşıyan bir mecmuada Yunus Emre’nin aşağıdaki kıtasının bulunduğunu ve kıtanın başında “Şeyh-i meşâyihül âzâm Yunus Emre kim makam-ı mübârekeleri Sarı Karye’dedir.” ifadesinin yer aldığını belirtir:

 

Sen cânundan geçmedin câna arzu kılursun

Andan zünnâr kesmedin iman arzu kılursun

Tıfl-ı nâreste gibi dâmenin at eyleyüp

Ele çevgan girmeden meydan arzu kılursun

 

Adnan Erzi burada adı geçen Sarı Karye’nin Sarıköy olduğundan şüphe edilemeyeceğini belirterek Fuad Köprülü’nün bu konudaki görüşünün kabul edilmesi gerektiğini söyler.

 

Sonuç olarak, bir kişi birden fazla yerde medfun olamayacağına göre bu mezarlardan sadece biri gerçek diğerleri ise Yunus sevgisinden kaynaklanan uydurma ya da makam kabul edilen yerlerdir.

 

Hz. Mevlânâ; “Vefatımızdan sonra türbemizi yer yüzünde aramayınız. Bizim mezarımız ârif kişilerin sînesindedir. ”der.

 

Biz de “Yunus Emre’nin mezarı onu sevenlerin gönlündedir.” diyelim ve bu Anadolu bilgesini rahmet, minnet ve şükranla yâd edelim.