Sabah 10.30 gibi uçağım Rajiv Gandhi International Airport’a teker koyuyor.Havalimanı Hindistan’da gördüğüm en iyi limanlardan birisi , oldukça büyük, temiz ve geniş imkanlara sahip.Hyderabad’ın nüfusu 12 milyon civarında , derin bir tarihe sahip.Telangana'nın en büyük ve en kalabalık şehri olan Hyderabad ,1956'dan 2014'e kadar Andhra Pradesh eyaletine başkentlik yapar. 2014'te Telangana eyaletinin kurulmasıyla her iki eyaletin de başkenti olur ve 2024 itibarı ile Andhra Pradesh Amaravati adlı yeni bir başkent inşa ederek Hyderabad’dan ayrılır.


Bu çevrenin tarihçesi ile ilgilide kısa bilgiler vermek istiyorum ,Dekkan platosu olarak bilinen bu bölgeyi 12 - 14 yüzyıllar arasında Kakatiyas’lar ve peşinden Müslüman olan Delhi Sultanlığı yönetmiş, arkasından Bahmani Sultanlığı hakimiyeti başlamış.1518’de Golconda’nın Bahmani valisi Muhammed Kuli Kutub’un bağımsızlığını ilan etmesi ile Kutub Şah dönemi başlamış ve Şahlar döneminde Golconda büyük bir yaşam alanı ve kaleye dönüşür ancak nüfus artışı ve susuzluk gibi nedenler ile Kuli Kutub Şah 1591’de Musi nehrinin güney yakasına Hyderabad’ı kurar.Fars kökenli Kutub Şah, Haydarabad'ı İsfahan’ı baz alarak tasarlamış.

Şehrin adı Hyderabad adı ile ilgilide çeşitli teoriler var, bunlardan birisi, Haydar olarak anılan Hz Ali’nin onuruna "Haydar'ın şehri" veya "aslan şehri" verildiği yönünde ,bir diğeri ise şehrin bir zamanlar "Baghnagar" veya "Bahçeler Şehri" olarak adlandırıldığını iddia etmekte ,en popüler olanı ve bilimsel veriler ışığında Akademisyenler tarafından kabul edileni ise, şehrin kurucusu olan Muhammed Kuli Kutub Şah'ın 1591'de aşık olduğu ve evlendiği dans eden bir kızdan esinlenerek şehre adını verdiği yönündedir.1648’de Babür imparatoru Alemgir (Aurangzeb) Qutb Şahını devirirek Sultanlığı ele geçirir. Ancak zamanla Babür imparatorluğu güç kayıp edip çöküşe geçince Babür’ün, Dekkan valisi olan Aṣaf Şah (Nizam El-Mülk) bağımsızlığını ilan edip HyderAbad’ın ikinci büyük Müslüman hanedanını ve zengin Nizamlar dönemi başlatır, bu dönem 1948’e kadar devam eder.


1763’de II Asaf Sah başkenti Aurangabad’dan Hyderabad taşır ve şehir sanata , kültüre ve eğitime verdiği önemden dolayı Hindistan’da İslam için önemli bir merkez haline gelir.1800’lerden itibaren bölge tamamen İngiliz idaresine geçer ,Andra Pradesh o dönemde Madras ( Chennai ) den yönetilmeye devam eder ve Hyderabad bağımsız prenslik olarak kalır.Nizam’lar dönemleri için oldukça zengin kişilerdi ve bu zenginligi nadir bulunan mücevherler ,mineraller ve dünyaca ünlü Kohinoor elmasının Golconda madenlerinden çıkmasına borçluydu. 1911 ile 1948 yılları arasında Hydarabad Eyaletini yöneten son Nizam Mir Ali Osman Han tüm zamanların en zengin insanlarından biri olarak kabul edilmiştir.

Bazı tahminlere göre dönemi için serveti ABD gayri safi yurt içi hasılasının %2'si kadardı, portresi 1937'de Time dergisine kapak oldu, kendi para birimi olan Hydarabad rupisini basan bir darphanesi vardı ve 100 milyon sterlin değerinde külçe altın ve gümüş ile 400 milyon sterlin değerinde mücevher içerdiği ifade edilen özel bir hazineye sahipti.

Ali Osman Han, modern Hydarabad'ın mimarı olarak bilinmektedir ,37 yıllık iktidarı boyunca, Hyderabad’a elektrik getirildi ,demiryolları, yollar ve havalimanları yapıldı.,Osmania Üniversitesi ve genel Hastanesi , Hydarabad Devlet Bankası , Begumpet Havalimanı ve Hydarabad Yüksek Mahkemesi kuruldu.
Nizam’larında bir sonu vardı ve yıl 1947’yi gösterdiğinde Hindistan bağımsızlığı kapıyı çalar, Ali Osman Han Hyderabad nizamının egemenliğini korumak ve bağımsız kalmak ister , hatta bir birliğe katılacaksa bunun Pakistan olması gerektiğini düşüncesi ile Hindistan birliğine katılmayı ret eder. Aradan geçen belli bir sürenin ardından Mir Ali Osman ,Nizamın Hindistan'a katılması konusunda bir şekilde ikna edilir ; ancak, çıkan isyanlar ve bastıramadığı Razakarlar olarak bilinen radikal bir milis gücünün yükselişi nedeniyle Nizam’da asayiş bozulur.1948'de, Hindistan Ordusu Hydarabad’daki karışıklığa müdahale edip Razakarları yok eder ve neticede Hyderabad Hindistan birliğine katılır. Ancak müdahalenin bazı ağır sonuçları olur , çoğu Müslüman binlerce kişi hayatını kayıp eder ve Hyderabad uzun bir süre Hindistan ile Pakistan arasında kalıcı bir sorun haline gelir.

Hydarabad Nizamlığı Moğol İmparatorluğu'nun kültürel mirasçısı olarak kabul edilmesi ve dini, tarihi ,kültürel bağlar Hydarabad Nizamının Osmanlı İmparatorluğu ile sıcak ilişkiler kurmasını da sağlamıştır. Osmanlı askerleri için bağış toplanması, Hicaz Demiryolu Projesi için yardım kampanyaları düzenlenmesi, Lozan Antlaşması’nın hemen ardından 2 Ağustos 1923 tarihinde bir ferman yayımlanarak Türkiye’nin mili mücadele sonucu elde ettiği zafer nedeniyle Hydarabad genelinde bir günlük resmi tatil ilan edilmesi, bu durumu açıkça yansıtmaktadır. Ayrıca son Osmanlı Halifesi Abdülmecid, 1924'te Avrupa'da sürgün olduğu dönemde, Fransa'nın Nice kentinde parasını Nizam Osman Ali Han'ın ödediği, deniz kıyısındaki bir villaya yerleşmiş ve Abdülmecid burada, halifeliği yeniden canlandırmayı amaçlayan bir kampanya başlatmıştır.Yüzyıllara dayanan bu köklü bağların bir nişanesi olarak Hyderabad’da bir Türk konsolosluğu da bulunmaktadır.


Bu kadar tarihçe yeterli sanırım , seyahatimize dönelim ,Havalimanından Pushpak - Luxury Airport liner otobüsüne binip ayrılıyorum , yol boyunca Hyderabad ile ilgili ilk izlenimler oluşuyor , klasik bir Hindistan’dan daha çok ,büyük yolları , viyadükleri ile bir metropol havası var , ortalama 25 km gelip Secretariat durağında inip otelime geçiyorum, bir duş alıp kısa bir moladan sonra Hyderabad’ı gezmeye hazırız. Bir rikşa ‘ya atlayıp hemen yola koyuluyorum autorikşa sürücüsü ana yollardan ilerleyip Urduca benle sohbet etmeye çalışıyor ancak bende Urduca yok.Hydarabad'ın kalbine ve ruhuna doğru gidiyoruz ,şehrin en önemli ikonik yapısı olan charminar 1591’de Muhammad Quli Qutb şah tarafından Hyderabad’ın kuruluşunu ve Golconda’daki su kıtlığının bitişini kutlamak için yaptırılmış.56 metrelik dört minareye ( char 4 anlamına geliyor ) sahip ve bu minarelere belli bir ücret karşılığında çıkabiliyorsunuz. Charminar oldukça etkileyici bir yapı hemen çevresinde Lad bazaar var , gösterişli dükkanlarıyla bu pazar, 400 yıl önce 5. Sultan'ın kızının düğünü için özel olarak kurulmuş.

Sadece yayalara açık oldukça kalabalık ve yoğun bir yer ,alış veriş alanında bir miktar gezdikten sonra bu bölgede meşhur bir Iran cafesi olan Nimrah’a uğruyorum ,Cafe çok kalabalık , herkes ayakta yiyip içiyor bizde masala çayı söylüyoruz ve ağızda eriyen Osmani ( Ali Osman Handan gelmekte) bisküvilerinden bir karışım yaptırıp afiyetle tüketiyoruz. Cafe’den ayrılıp bir sonraki noktam olan Mekke Mescidine geçiyorum , kapıda sıkı bir güvenlik var ,18 Mayıs 2007’de Cuma namazı esnasından yapılan bir terör saldırısı nedeni ile 16 kişi vefat etmiş ,girişte xray cihazları ile detaylı bir arama yapılıyor. Bende ana giriş kapısındayım, dört beş tane güvenlik görevlisi var , birisi bana giremeyeceğimi ifade ediyor , Müslüman olmayanların camiye girmesi yasak bilgisi var ,Güvenlik amiri ile yaptığım görüşme neticesinde pasaportuma bakıyorlar ve en sonunda girişime müsaade ediliyor, ancak bu sefer sırt çantam problem oluyor , yapacak çok bir şey kalmayınca güvenlik noktasındaki cihazın üstüne bırakıp içeri giriyorum.
Dünyanın en büyük camilerinden ve Hyderabad’ın en eski yapılarından birisi olan Mekke Mescidinden aynı anda 10.000 kişi ibadet edebilmekteymiş. Yapımı 1617’de Muhammed Quli Kutub Şah tarafından başlatılmış ve 1694 yılında Babür İmparatoru Alemgir (Aurangzeb) tarafından bitirilmiş. Camideki ana kemer, Kutub Şah’ın emriyle Mekke şehrinden getirilen topraktan yapılmış tuğlalarla inşa edilmiş ,Mescidin adı buradan gelmekte ,iki adet minaresi var ve üç kemerli cepheler tek bir granit parçasından beş yıl süren bir çalışma ile oyulmuş. Caminin avlusu 108 metrekare, bir güneş saati ve bir hamam kalıntısı içermekte.Güney ucuna doğru Asaf Şah hükümdarlarının ve aile üyelerinin mermer mezarları var,o kısımda biraz vakit harcayıp fotoğraf çekiyorum bu arada namaz için gelen Müslümanlar bizimle tanışmaya çalışıyorlar birçoğu ile kısa bir görüşme ve tanışma faslından sonra camiden ayrılıp iki km ilerideki Salar Jung Müzesine geçiyorum.


Girişte teslim aldığım sesli rehber Salar Jung Müzesi'nde üç saat geçirmemi öneriyor, ancak müzeden ayrıldıktan sonra bu süre yeterlimi değilmi açıkçası çok emin olamadım…., nedeni ise bu müzede tek bir kişinin elinden getirilmiş, MÖ 2. yüzyıldan MS 20. yüzyıla kadar Hindistan, Avrupa, İran, Mısır, Suriye, Çin ve Japonya'nın dört bir yanından, 13.654 eser ve 38 galeri mevcut ,gerçekten büyük bir yer. Müze Hydarabad'ın 7. Nizamının eski başbakanı olan Yusuf Ali Salar Jung III ün (1889–1949), 25 yaşından itibaren dünyayı gezerek topladığı koleksiyonlardan oluşmakta.

Müzeyi çok kısaca anlatmaya çalışacağım , birden fazla kanada yayılmış galeri labirentinin içinde benim gözümde öne çıkanlar özetle şöyle idi, Roma'dan gelen "Örtülü Rebecca,Fransa Kralı XVI. Louis tarafından Mysore Sultanı Tippu'ya hediye edilen bir dizi fildişi sandalye ve bir zamanlar Babür imparatoru Cihangir’in en sevdiği eşi Nur Cihan’a ait olan değerli taşlarla kaplı yeşim meyve bıçağı ve baston koleksiyonu idi.


Hava karardı ve gün bitti , müzeden ayrılıyorum.Hyderabad tüm Hindistan içinde mutfağı ile olukça ünlü bir yer ,zaten şehirdeki toplam cafe ve restoran sayısına baktığınızda bunu rahatlıkla anlıyabiliyorsunuz.Bugün Hyderabad usulü Biryani ( Pilav) ve Chicken Tikka ( Mangalda tavuk şiş ) denemek için şehrin en ünlü restoranlarından birisi ve otelime yakın bir şubesi olan Paradise Restoran’a geçiyorum.Paradise’de yediğimiz yemek çok başarılı idi ,ortam,ambians ve servis de oldukça iyi idi ,özetle Restoran bizden tam not alıyor.Yemek işini çözdükten sonra hemen yakınımızdaki NTR Garden’ı girip kısaca geziyoruz ,bahçe daha çok Lunapark odaklı bir yer ,güzel bir dönme dolaba ve yeme içme yerlerine sahip.

NTR Garden’dan ayrılıp Imax Rd üstüne çıkıp biraz etrafı dolanmaya başlıyoruz ve Hint anayasasının yapılmasında çok önemli katkıları olmuş olan Dr. B. R. Ambedkar’ın devasa heykeli bizi karşılıyor ,burada bir iki fotoğraf aldıktan sonra yolun hemen karşısında Hussain Sagar gölü var , caddenin karşısına geçip göl tarafında güzel bir görüntü eşliğinde bir süre yürüyüp , sokak satıcıları ,Hyderabad Polisleri ve eyaletin devasa hükümet binalarının arasından geçip Telangana Martyrs' Memorial olarak bilinen devasa küre şeklindeki aynanın önüne geliyoruz.

Telangana Şehitler Anıtı, 1969'da ayrı bir eyalet için yapılan ayaklanmada ölen 369 öğrenci için inşa edilmiş dünyanın en büyük tek parça paslanmaz eliptik şekilli çelik bir anıt. Yapının tepesinde karbon çelikten yapılmış dev bir sarı alev var ve ABD Chicago’da bulunan Cloud Gate'den beş kat daha büyükmüş. Bu eliptik yapının dış kısmı devasa bir ayna ve çevredeki tüm yolu ,binaları ve gecenin tüm yansımalarını üstünde görebiliyorsunuz. Şehitler anıtına baktığım noktada sokak yemekleri ile ilgili birçok tezgah kurulmuş , hemen tezgahın birinden masala çayımıza içip bu devasa aynaya bir süre daha baktıktan sonra otelimize geçip günümüzü

sonlandırıyoruz.


Bir sonraki seyahatnamede görüşmek üzere herkese selamlar. Seyahatlerim ile ilgili güncel paylaşımlara erişmek isterseniz instagram ve youtube ‘da yolbizigozler hesaplarını takip edebilirsiniz.


Not:Bu makale ’de adı geçen yer ve marka isimleri sadece bilgilendirme ve kişisel deneyimi yansıtma amacı ile paylaşılmıştır, reklam değildir.