Hassan’dan bindiğim tren ile 10 saatlik bir yolculuktan sonra 220.000 nüfuslu Hospet (resmi olarak Hosapete),  şehrine ulaşıyorum. Hospet, Vijayanagara İmparatorluğu'nun önde gelen yöneticilerinden Krishna Deva Raya tarafından 1520 yılında kurulmuş. Şehrin orijinal adı Naagalapura'ymış; ancak insanlar şehre "Yeni Şehir" anlamına gelen Hosa Pete adını vermişler. 2011 sayımına göre, şehrin nüfusunun %53,14'ü Kannada, %23,31'i Urdu, %11,29'u Telugu, %4,95'i Tamil, %2,83'ü Hintçe ve %1,54'ü Marathi dilini konuşmakta.Hospet Hindistan'ın Karnataka eyaletindeki Vijayanagara bölgesinin en büyük,en hızlı büyüyen sanayi şehri ve Hospet, "Karnataka'nın çelik şehri" olarak bilinmekte.

Kalacağım otel tren istasyonunun hemen arkasında aşağı yukarı 500 metre bir mesafede , bu tip istasyonlara yakın otelleri seçmek bazen ses ve uyku problemlerine neden olabiliyor. Otele ulaşıp bir süre dinlendikten sonra dışarı çıkıyorum. Bu şehre geliş amacımız Hindistan’ının en ünlü turistik noktalarından ve Unesco Dünya Kültür Mirası listesindeki Hampi’ye gitmek. Bu amaçla 1 km kadar ileride olan Hosapete Bus Stand’dan her yarım saatte bir hareket eden minibüse binip ortalama 30 dakikalık bir yolculuktan sonra Hampi’ye ulaşıyorum.

Hampi neden bu kadar önemli bir yer ? tarihini ve ne olduğunu tabi biraz anlamak gerekiyor. Hampi veya (Kannada: [hɐmpe]),birçok tarihi anıtlardan oluşmuş UNESCO Dünya Kültür Mirası Alanı ve Hindistan tarihinin önemli Krallıklarından biri olan Vijayanagara İmparatorluğu'nun (1336-1565) başkenti olarak ün yapmış ,yarım milyona yaklaşan nüfusu ile dünyanın dört bir yanından tüccarları çekmiş, değerli taşlar ve diğer zenginliklerin ticaretinde gelişmiş, siyasi, ekonomik, kültürel faaliyetlerin merkezi olmuş ,görkemli mimarisi, zengin kültürel mirası ve etkileyici anıtlarıyla bilinen bir şehirmiş.Hampi Hindu inancı açısından da çok mühim ,ünlü epik Hindu destanı Ramayana ve Purana’larda adı geçiyor.Rivayete göre ,Lord Vishnu’nun bir avatarı olan ve Hinduizm’de çok bilinen meşhur Tanrı Rama'nın, eşi Sita'yı kaçıran iblisin elinden kurtarmasına yardım eden maymun kral Hanuman ile tanıştığı yer,bu olaydan dolayı alanın ciddi kutsiyeti var.

1565'te Talikota Muharebesi'nde, Dekkan Müslüman sultanlıklarından oluşan bir koalisyon grubu(Huseyin Nizam Şah,Ali Adil Şah,AhmetNagar,Ali Barid Şah) Vijayanagara İmparatorluğu ile savaşa girmiş ve Vijayanagara Kral’ı Rama Raya'yı yakalayıp infaz etmişler, ardından Hampi'nin altyapısı büyük ölçüde yıkılmış, şehir yağmalanıp, talan edilip ,yakılmış, sonra harabe olarak terk edilmiş. Günümüzde bu alan Hampi Anıtlar Grubu olarak bilinmekte ve hala faaliyette olan ve yukarıda anlattığım kutsiyetinden dolayı,Virupaksha ve maymun tapınağını ziyaret eden Hindu hacılara ve UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde olan 1600'den fazla tapınak, saray, diğer yapı ve kalıntıları ile turistlere hizmet vermekte.

Hampi'nin Neolitik döneme ait geçmişi de belirgin, bazı antik kaya resimlerinde görebildiğimiz kadarıyla 10.000 yıl öncesine kadar yerleşim yeri olduğu açıkça görülebilmekte , eğer kayaları görmek isterseniz önceden dersinize iyi çalışmış olmanız gerekiyor çünkü bu kayalar ana turist rotasının dışında kalıyor ve iyi gizlenmiş, arzu ederseniz bir rehberde tutabilirsiniz. Kayalardan sonra Hampi'de mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri olan ve Lord Shiva'ya adanmış Virupaksha Tapınağı'nı ziyaret ettik.7. yüzyıla dayanan en eski ve en kutsal tapınaklardan biri olarak kabul edilmekte ve Vijayanagara İmparatorluğu (1336-1565) dönemi esnasında Hindu ibadetinin önemli bir merkeziymiş. Girişte uzun bir gopuramı var ve Hampi Çarşısı'na hakim bir noktada, burası, hala kullanımda ve büyük Hindu tanrısı Shiva ve eşi Parvati'nin evlendiği yer olması nedeniyle ünlü. Güney Hindistan'daki birçok tapınakta, belli bir bedel karşılığında insanlara kutsama yapan tapınak fillerini görebiliyorsunuz, bu tapınakta ’da Laxmi denilen file de 10 Rupee verirseniz bu kutsamayı alabiliyorsunuz. Tapınak hala faaliyette olduğu için epeyce bir kalabalık aynı zamanda çevrede epeyce bir maymun var, elinizde yiyecek ile pek dolanmamanız gerekiyor.

Tapınak’dan ayrılıp Hampi Pazarına geçiyorum , Hampi Çarşısı'nın birçok harabesi, dev bir açık hava müzesi gibi kayaların arasında dağılmış bir şekilde uzanmakta. Bir kilometreden fazla uzanan bir yer, pazarın içinden geçen yolun her iki tarafında bir dizi eski pavyon mevcut.Hampi Çarşısı bir zamanlar gelişen ticaretin merkeziydi, iyi planlanmış bir pazar alanıydı. Pavyonlar dizisinin düzenli bir yapısı vardı ve bazıları iki katlıydı. Ayrıca o dönemin birçok zengin ve önemli insanının ikametgahları da vardı. Zengin insanların ve genel kitlelerin taleplerini karşılayan bir pazarmış, bugün Hampi Çarşısı'nda kalanlar, görkemli geçmişinin sadece bir gölgesi ve pazar parlaklığını ve önemini büyük ölçüde kaybetmiş olsa da turistler arasında hala popüler. Pazarın hemen önündeki Virupaksha tapınağının arkasında Engelleri ortadan kaldıran fil başlı Hindu tanrısı Ganesh'in iki etkileyici yekpare heykeli var, içeri girince epeyce bir karanlık ,ancak ışık yakarsanız çok anlaşılabilir oluyor, alandan ayrılıp yoluma devam ediyorum ve Hampi'nin görülmesi gereken en önemli noktası ünlü Vittala’ya sonunda ulaşıyorum. Tapınak, Vijayanagara İmparatorluğu'nun Kralı Krishnadevaraya döneminde 16. yüzyılın ortalarında inşa edilmiş, karmaşık oymaları, zengin tarihi ve mimari güzelliğiyle tanınan Hampi'deki iyi korunmuş anıtlardan birisi, hiçbir zaman tam olarak tamamlanmamış olsa da bu tapınak hala ayrıntılı heykel işçiliğini ve görünüşe göre hareket edebilen ünlü taş arabayı barındırmakta. Bu taş araba Hampi’nin mücevheri ve en önemli eseri, baktığınızda gerçekten anlaşılması güç muazzam bir işçiliğe sahip. Bu taş araba aslında Lord Vishnu’nun binek aracı ve mitik bir kuşa benzeyen Garuda'ya adanmış bir ibadethane.Garuda'nın devasa heykeli bir zamanlar arabanın tepesinde oturuyormuş ,ancak günümüze ulaşamamış.Vittala ayrıca yankılanan müzik sütunlarıyla da ünlüymüş, ancak turistlerin artık müzik sütunlarını çalmasına izin verilmiyormuş. Yazılarımı takip edenler hatırlayacaktır, Konark’daki Surya tapınağında da taş bir araba vardı ,Hampi’de bu ikinci oldu, üçüncü taş araba ise Chennai’de Mahabalipuram'da bulunmakta. Tapınak, kayalar ve taşların arasından geçen iki kilometrelik uzun bir yürüyüş alanı, ancak attığınız her adıma değiyor ,fakat açık güneşli bir alanda dolanmak çok kolay değil ,sıcaktan kaçmak istiyorsanız sabahın erken saatlerinde veya öğleden sonra buraya gelmek mantıklı ,çünkü Vittala tapınağına AutoRikşa ile giremiyorsunuz.

Vittala’dan sonra bir diğer noktam Laxmi Narasimha oluyor , Narasimha, bir Hindu tanrısı ve Lord Vishnu'nun avatarlarından birisi.Yarı insan, yarı aslan olarak tasvir edilmiş devasa bir heykel, gözleri yerlerinden fırlamış gibi çok belirgin bir şekilde tasvir edilmiş.Narasimha adı tam anlamıyla "insan aslan" anlamına geliyormuş ve Karnataka eyaletindeki en büyük heykellerden birisiymiş ,heykelin yanında iç tarafta büyük bir Shiva lingam bulunan küçük bir tapınak daha vardı orayı da ziyaret ettikten sonra ayrılıyoruz. Epeydir yürüyoruz ,alan çok büyük ,bir süre soluklanıp ,sıvı desteği aldıktan sonra diğer noktam olan basamaklı su kuyusuna hareket ediyorum.Hampi'nin en güzel kalıntıları arasında antik su depoları olan pushkaranisler yer almakta.Hindistan'daki birçok Hindu tapınağı gibi, Hampi'nin görkemli tapınaklarında dini ve törensel amaçlar için kullanılan basamaklı depolar veya havuzlar bulunmakta,bunlara Baoli denmekte ve Hindistan’da bir çok yerde görebiliyorsunuz.Binlerce kilometre uzakta olmasına rağmen, pushkaranisler 'lerdeki su Hinduizm'in en kutsal nehri olan Ganj'ın bir parçası olarak kabul edilirdi ve bu nedenle kutsaldı. Pushkarnilerin hepsi benzer bir mimari formu izlemekte,dikdörtgen veya kare şeklinde simetrik olarak tasarlanmış.Her biri genellikle yarı piramit biçiminde birden fazla basamak içeren ve bir sonraki seviyeye inen birkaç büyük katmana sahip.Bu kutsal tanklar her tapınak kompleksinin ayrılmaz parçalarıydı.Basamaklı tanklar, dualardan önce ritüel banyo ve temizlik için kullanılırdı. Ayrıca festivaller için önemli ritüel işlevleri de yerine getirirlerdi.Her pushkarni'nin yanlarına oyulmuş basamaklar, ibadet edenlerin suya kolayca girip çıkmalarını sağlardı. Pushkarniler, bir dizi kanal ve su kemeri aracılığıyla yakındaki Tungabhadra Nehri'nin suyuyla beslenirdi.

Baoli’den sonra bir sonraki ziyaret alanım olan Fil ahırları ve Lotus Mahal kısmına geçiyorum. Fil ahırları ve lotus mahal oldukça iyi korunmuş yapılar, kubbeler ve kemerler de dahil olmak üzere Hindu ve İslami stillerin bir karışımını içeren benzersiz mimarileri ve karmaşık bir şekilde oyulmuş duvarları ve sütunları ile etkileyici idi.Lotus mahal, dinlenme ve eğlenme amacı ile kraliyet eşleri ve cariyeleri tarafından  kullanılmış. Arka tarafta kalan Kraliçe hamamı ve basamaklı hamamlar kısmına geçiyorum ,Hampi kurak bir bölge ve temiz içme suyuna erişim, bölgedeki insanlar için geçmişte olduğu gibi hala bir sorun. Kraliçe hamamını ziyaret ediyorum, hala güzelliğini koruyor gibi ,ancak halk tarafından kullanılan basamaklı hamamlar da hiç fena değildi. Hampi'deki en az tahrip olmuş yapılardan biri olan Fil Ahırı, önemli bir turistik cazibe merkezi ,Kubbeli odaların sıralandığı bu uzun bina kraliyet fillerini 'park etmek' için kullanılmış.11 adet kubbeli yüksek oda var; bazıları birbirine bağlı. Ortadaki özel olarak dekore edilmiş ve büyük bir oda var , muhtemelen müzisyenler ve ilgili bando toplulukları fil alaylarını içeren törenler sırasında bunu kullanıldığı düşünülmekte. İç tavanlarda metal kancalar  var ,bunlar filleri bağlamak için kullanılmış.Her salonun arkasında, odalara fil seyislerinin girebilmesi için küçük rögar’lar yapılmış. Buraya Zenana alanından ulaşıyorsunuz.Zenana Hindistan’da bir Müslüman aileye ait evin, kadınlara ayrılmış olan bölümüne verilen isim. Ailenin kadınlarının yaşadığı ve erkeklerin ve yabancıların girmesine izin verilmeyen evin veya sarayın özel iç daireleri.Turumuzun sonuncusu ama en önemlisi Hazara Rama tapınağıydı, gün boyunca yeterince şey gördüğümüzü hissettim ,yorgun bedenlerimiz bir tapınak daha görmemek için direniyordu ,ama bu sıradan bir tapınak değil. Duvarlardaki detaylı oymalarla bitmeyen hikayeler anlatan bir kitap gibi ,fillerin duvarlarda yürüdüğü, kadınların dans ettiği, askerler ve atların savaşa hazırlandığı devasa bir sahne gibiydi.Hampi’den ayrılma zamanı geldi , bugün çok yorucu geçti ve epeyce performansa dayalı etaplar vardı , yoğun sıcakta açık alanda antik kenti ve alanları gezmek enerjimizi tüketti. Bu arada son bir bilgi ,Hampi’de ücretsiz gezebileceğiniz alan çok ,ancak Vittala tapınağı, kraliyet alanı (lotus mahal ve fil ahırları) ve Hospet'teki arkeoloji müzesi gibi yerlere girebilmek için biletinizin olması şart. Tükenen enerjimizi toparlamak için Hampi bazaar içinde kalan Muz ağaçları arasındaki ,Mango tree’yi geçiyorum , bu restoranın favorisi Güney Hint usulü Thali ,thaliyi yiyip bir süre dinledikten sonra dönüşe geçiyoruz.Hampi bir Güney Hindistan seyahatinde muhakkak görülmesi gereken yerlerin listesinde bana göre tepeleri oynar ,mimarisi ve taş işçiligi ile beni çok etkiledi.Hospet’den ayrılma zamanı geldi, Yeni hedefim Hindistan’ının geçmiş tarihi açısından önemli ve günümüzdeki en büyük metropollerinden olan Mumbai ( Bombay ).Bu amaçla ertesi sabah Hospet’den ayrılıp 160 km ötedeki Hubbali havalimanına geçiyorum.

 

Seyahatlerim ile ilgili güncel paylaşımlara erişmek isterseniz instagram ve youtube ‘da yolbizigozler hesaplarını takip edebilirsiniz.
 

Not:Bu makale ’de adı geçen yer ve marka isimleri sadece bilgilendirme ve kişisel deneyimi yansıtma amacı ile paylaşılmıştır, reklam değildir.