Değerli okuyucularım Varanasi’de yapmış olduğumuz zaman yolculuğuna en son kalmış olduğumuz nokta olan Varanasi Tren istasyonundan devam ediyoruz. Sabahın çok erken saatlerinde ulaştığımız Varanasi JN istasyonunda trenden inip istasyonun dışına çıkmak istiyoruz ve insan ve bilumum hayvan yığını arasından geçerek kendimizi dışarı atıyoruz.İstasyonun içi, sokaklar,caddeler yerde yatan insanlar, maymunlar ve inekler ile dolu, bu kadar kalabalığın içinde rikşalar da işin tam tuzu biberi olmuş.Sokaklardaki insan manzaraları o kadar enterasanki bir bakıyorsunuz bir karı koca oturmuş biri el işi yapıyor diğeri uyuyor, diğer insana bakıyorsunuz yerde bir dikiş makinası ile müşterilerine hizmet veriyor burası hayatı sokakta yaşayan bir şehir.
Otelimiz Ganj nehrine bakan Meer Ghat’da buraya ulaşmak için bir motorikşa ya binmeye karar veriyoruz. Özellikle Asya ülkelerinden yoğun olarak kullanılan üç tekerlekli motorikşa veya tuktuku üç tekerlekli bir motosiklet olarak düşünebilirsiniz. Konforun hiç olmadığı, rüzgârı sağdan soldan olabildiğince alan, bindiğinizde bütün kemiklerinizin oynadığı özellikle LPG’li olmayanların ortalığı toz dumana kattığı bir alet. Motorikşa ya ilaveten bölgesel olarak bisiklet rikşa ve insan rikşada görebiliyorsunuz. Bisiklet rikşa motorsuz ve bir insanın pedala kuvvet sizi çektiği bir nevi büyük bir bisiklet, diğeri ise iki tekerlekli bir aracı tamamen insanın çektiği bir araç ve genelde Kalküta’da yoğun olarak görülüyor.
Uzun bir pazarlığın ardından rikşa ile yola koyuluyoruz ,ortalama uzaklığımız hesaplamalarımıza göre 2.5 km civarında ve pazarlığımızı buna göre yaptık. Hindistan’da yapacağınız her bir pazarlığın kesin kayıp edeni genelde siz oluyorsunuz, buradaki önemli olan nokta ne kadar kayıp etme başarısı gösterdiğinizdir. Şoför yol boyunca gitmek istediğimiz otelin yandığından bahsediyor ve bu durumda bizi farklı bir yere götürebileceğini ifade ediyor,tabi bu numarayı biz yemiyoruz ve kendisine devam etmesini söylüyoruz.Bu coğrafyalar da korkunç bir komisyon ekonomisi oluşmuş, bu ekonominin çarklarına girmeye açıkça sı çokta niyetim yok.
Yol boyunca kamikaze pilotu gibi giden şoför inanılmaz akrobatik hareketler ile Varanasi kaosunun arasından bizi Ghat’lara çıkacağımız yakın bir noktada indiriyor.
İndiğimiz yerde kendimizi dünyadan Ay’a fırlatılmış gibi hissediyoruz sokakları ,insanları ,hayvanları ,yemek pişirenleri, dini ritüelleri ,satıcıları ve trafiği gördükten sonra yok artık diyoruz. Amacımız oteli bulmak ama bu göründüğü kadar kolay bir iş değil ,elimizdeki harita ve pusula ile yola koyuluyoruz.Ghat’lara ulaşmak için iç içe geçmiş labirenti andıran birçok dar sokağa giriyoruz ve sokaklarda inanılmaz manzaralara şahit oluyoruz. Her başımızı çevirdiğimiz yer unutulmaz karelere sahne oluyor ,sanki devasa bir çöplüğün içinde yürüyoruz yiyecek satan dükkânlardan ,kashmir ve ipek ürünlere (Varanasi ipeği ile çok ünlü bir yer),farelerin cirit attığı incik boncuk satan dükkânlardan ,meditasyon yapan insanlara,dilenenlerden,ineklere ,maymunlara,köpeklere,motorlar ve çok fazla sayıda irili ufaklı tapınak ve tütsülerin arasından Ganj’a ulaşmaya başarıyoruz. Yoğun bir şekilde genzimizin yandığını hissediyoruz ve buna karşı boynumuzdaki şallarımızı zaman zaman ağzımızı kapatmak için kullanıyoruz.Varanasi bir gezgin olarak sınırlarımızı zorluyor ,ancak geçmişin verdiği büyük bir deneyim ile yolumuza devam ediyoruz. Kısa bir süre sonra otelimizi buluyoruz ,otele giriş ve kayıt esnasındaki bürokrasi ile boğuştuktan sonra nihayet kendimizi odalarımıza atıyoruz. Kısa bir süre dinlendikten sonra ilk amacımız Ghatlara ulaşmak ,bunun için ana ghatlardan birisi olan Dasaswamedh ghat’a gitmek için Ganj kenarından yola koyuluyoruz, yol boyunca ghatlarda ritüel yapan Hinduları ,yıkanan inekleri ,ganj’da seyahat eden sandalları görerek ilerleyip ghat’a ulaşıyoruz. Bu ghat adını Büyük Hindu Tanrısı Brahma’dan alıyor ve 10 atı kurban ettiği yer olarak bilinmekte ayrıca akşam saat 7’de kutsal Ganj’a karşı Aarti törenlerinin de düzenlendiği önemli bir nokta.

Burada çok fazla insan manzarası bulunmakta çok fazla sayıda dua eden ve saçlarını kazıtan insanları birlikte görüyorsunuz, Yoğun bir tütsü ve ruhani bir hava arasında kendinizi başka bir dünyada hissetmeniz gayet doğal. Insanlar sürekli olarak Ganj’a karşı bir faaliyet içinde yeni evlenecek gelin ve damatlar ilk önce buraya gelip Ganj’a karşı dini ritüellerini tamamlayıp dünya evine öyle giriyorlar, çok sık ara ile grup grup insan sırtlarında veya bir araç ile taşıdıkları Shiva heykellerini ilahiler eşliğinde Ganj’a bırakıyorlar, sürekli bir hareket, ses ve insan dalgası arasında sıkışıp kalıyoruz ve bu arada geniş ve uzun lenslerimiz ile çok fazla sayıda kare almayı ihmal etmiyoruz.Bu kareler de en fazla dikkatimizi çeken alınlardaki kırmızı boya oluyor.Birçok Hindu ve Sadhu (derviş) alnında kırmızı bir nokta taşıyor bu nokta’nın adı Tilaka veya Tika olarak biliniyor. Genelde alında görülen ancak vücudun başka yerlerine de uygulanan tika sandal ağacı tozundan yapılıyor ve Hinduizm’e bir mezhep olarak düşünebileceğimiz Vaishnavitlar tarafından geniş ve açık bir şekilde uygulanıyor.Tika ’nın Hindu mitolojisinde çok farklı ve detaylı anlamları bulunmakta ,çok özetle gizli bilgeliğin ve konsantrasyonun merkezi olarak değerlendiriliyor ve ruhani veya üçüncü gözün burada olduğuna ve bütün hareketlerin,düşüncelerin bu noktadan yönetildiğine ve tikka’nın yapılmasının üçüncü gözü açmaya yardımcı olduğuna inanılmakta.Ayrıca dekoratif işaretin dışında bunu yaptıran kişinin sosyal grubu ve mezhebi ile ilgili bilgiler vermekteymiş.

Akşam yaklaşıyor oldukça yorulmuş durumdayız saat 7’deki aarti törenlerine katılmayı düşünüyoruz, koca bir günün ağırlığı üzerimize çökmüş durumda, kulaklarımızda şehrin oluşturduğu sesler, giysilerimizde şehrin tozu ve çamuru ile tekrar otelimize dönmek için yola koyuluyoruz. Otelimize ulaştıktan ve biraz dinlendikten sonra Vejetaryen mutfağında bir deneyim için kaosun içine tekrar kendimizi bırakıyoruz.
Sehayatlarım ile ilgili güncel paylaşımlara erişmek isterseniz instagram ve youtube ‘da yolbizigozler hesaplarını takip edebilirsiniz.