GEZGİN      
Sözlerime başlamadan önce Bolu Kartalkaya’da meydana gelen yangında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Yaralılarımıza acil şifalar temenni ediyorum. Bolu’muza ve ülkemize büyük geçmiş olsun ,milletimizin başı sağ olsun.
Değerli dostlar Varanasi’den ayrılan trenimiz gecenin karanlığını yararak ilerliyor ,sabah 5.30 civarı yanımdaki arkadaşlar beni uyandırıyor , etraf çok karanlık gözlerimi kavuşturuyorum , cam’dan etrafa bakmaya çalışıyorum ancak muhtemelen ilk yapıldığı zaman yıkandığı için ,pencere camı turuncu bir renge boyanmış ,bir şey anlamak nerdeyse imkansız. Sabah’ın kör saatinde ihtiyaç zamanı , trenin içinde loş ışığın altında tuvalete doğru ilerliyorum ve içeri giriyorum  ,yarı uykulu halde iken ağır bir amonyak kokusu beni nerdeyse iptal edecek ,tam önümde çelikten imal edilmiş alaturka bir tuvalet var , bazı trenlerde bunların alafranga olanları da mevcut ,sağımda kırık bir ayna var, ortam baya bir kirli,küflü alanda epeyce bir fazla ( tetanoz aşım tamam ) ellerimi yıkamak için musluğun altındaki mekanizmayı sağa sola çeviriyorum ,daha önceden yanımda getirdiğim el sabunu ile ellerimi yıkayıp extra dezenfektan ile double yapıyorum ,yüzümü yıkayıp bir parça kendime geliyorum ,ancak acilen çay içmem lazım ,Hint trenlerinde ellerinde çelikten büyük termoslar ile dolanan  chai wala’lar olur ve chai, chai veya coffee diye trenin içinde borazanlık yaparlar , başı sarıklı abime 10 Rupee verip hemen masala çayımı alıp ,içiyorum ,yetmiyor bir tane daha alıyorum ve beyinsel algımı %95 çekiyorum ,gün boyunca kendisine çok ihtiyacım olacak. Tren ilerliyor , ilk işim nerde olduğumuzu anlamak , dijital pusulamdan koordinatıma bakıyorum ,Gaya şehrine çok yaklaşmışız , hızlıca kompartımana geçip eşyalarımı ve sırt çantamı hazırlıyorum, inmeye hazırım. En sonunda tren Gaya JN durağına ulaşıyor, gene bir hengame içinde trenden iniyorum ,platformdan çıkıp çıkışa geliyorum ,ilk amacım sırt çantalarını cloak room’a bırakmak. Istasyonda bir süre dolandıktan sonra emanetçiyi buluyorum , baya bir sıra var ,uzun bir beklemeden sonra sıra bana geliyor bir sürü manuel evrak işinden sonra sırt çantalarını teslim etmeyi başarıyorum ,bana bir fiş veriyorlar, akşam dönüşte sırt çantalarımı tekrar geri alacam.

           Hindistan’da tren istasyonlarının büyük kısmında prepaid ( ön ödemeli ) bir autorikşa sistemi var , gideceğiniz yeri söylüyorsunuz ,sabit bir fiyat üstünden size bir fiş veriyorlar onu şoföre veriyorsunuz , buradaki temel amaç dolandırıcılığı önlemek , uygulama bazlı uber ve ola ‘da iyi bir alternatif ancak çoğunda Hintçe dil bariyeri önemli bir sorun haline gelebiliyor, özellikle ola şöförleri bu konuda baya bir problemli.

Gaya’da ortamın aşırı kaotik olması ve sabahın verdiği mahmurluk ile bir türlü rikşa kulübesini göremiyorum ,bu arada çevremi saran sürücü ordusu beni yeterince bunaltıyor, ancak biri ile anlaşmam gerek , bu arada shared auto olarak bilinen paylaşımlı rikşalarda mevcut ancak biz 3 kişi olduğumuzdan dolayı kendimize özel olsun istiyoruz , en sonunda birine Bodh Gaya’ya gitmek istediğimi söylüyorum  ,gideceğim mesafe tahmini 17 km civarında , ancak sürücünün istediği rakam çok afaki ,aramızda pazarlık başlıyor ,ben km başına Rikşanın tahmini yerel fiyatını bildiğimden dolayı bana önerilen fiyat nerdeyse 4 katı ,uzun bir mücadeleden sonra biri ile anlaşıyorum ancak hala hedeflediğim rakamda değilim , bir yabancı olarak yerel fiyatı yakalamam imkansız ,bu nedenle kabul edip rikşaya atlıyoruz , hava çok soğuk ,her yer toz duman ,istasyona giren çıkan belli değil acayip kaotik bir ortam yavaş yavaş ilerlemeye çalışıyoruz bazen insana, bazen araçlara değerek gidiyoruz ve en sonunda Budacı hacılar için çok kutsal bir yer olan BodhGaya’nın merkezine ulaşıyoruz.

Rikşa’da epey bir üşümüşüz ,yavaşça merkeze doğru ilerliyoruz, ilk gözüme çarpan Budizm ile ilgili birçok eşyanın satıldığı mini bir pazar oluyor , bu pazarda özellikle dua çarkları , Buda heykelleri , çeşitli objeler , teşbihler ,özel bir ses çıkaran mini kaplar vs gibi birçok şey bulunmakta.Bodhgaya Budacı hacılar için çok kutsal bir yer , inançlı bir Budacının hayatında ziyaret etmesi beklenen 4 hac noktası var bunların üç tanesi Hindistan’da bir taneside Nepal’de.Hindistan’da olanlar,Buda nın ilk aydınlandığı yer olan Bodhgaya , ilk vaazını verdiği yer Sarnath ,ölüme yattığı yer Kushinagar ve Nepal’de doğduğu yer olan Lumbini, bu dört önemli nokta inançlı Budacı hacılar için çok çok kutsal mekanlardır. Tabi bu arada  Budizm ile ilgilide kısa tarihçe vermek, konuyu bir miktar daha anlamak için önemli.

Buda olarak bilinen  Siddhartha Gautama ‘nın annesi Koliyan klanından soylu bir kraliçe olan Maya Devi ve babası isede Shakya klanın lideri Kral Sudhodana’dır. Budist hikayelerine göre Maya Devi bir gün rüyasında sol böğründen beyaz bir filin içine girdiğini görür ve hamile kalır , bu rüya zamanın yorumcuları tarafından önemli bir kişiye hamile olduğu yönünde yorumlanır ,doğum zamanı yaklaşınca dönemin  şartları gereği ,doğumun baba evinde yapılması gerekmektedir, Maya Devi başkent Kapilavastu’dan baba evine doğru yola çıkar, yolda bugünkü Nepal topraklarında yer alan Lumbini civarına ulaştıklarında aniden doğum başlar ve M.Ö önce 563’de büyük bir meranın içinde Maha Maya  bir ağacın dalına tutunur iken doğum gerçekleşir ,yeni doğan bebek efsaneye göre 4 kutub’a doğru mucizevi bir şekilde 7 adım atar , her adım attığı noktada Budistlerce çok kutsal kabul edilen nilüfer ( lotus ) çiçeği çıkar. Maha Maya doğumdan 7 gün sonra vefat eder ve çocuğun adı hedefini başaran anlamında Siddhartha olur.

Bu yeni doğan bebekte mucizevi durumlara şahit olan yakınları ve Kral babası ,kendisini dönemin bilginlerine ve din adamlarına götürür , netice de bu çocuk ya çok önemli bir din adamı ,yada bir kral olacaktır. Oğlunun din adamı olmasını istemeyen Kral Sudhodana Siddhartha’nın kendinden sonraki kral olmasını istemekte ve hassas bir ebeveyn yaklaşımıyla, onu dışarıdaki tüm kötülüklerden de uzak kalmasını sağlamaya çalışır ,bu amaçla prens Siddhartha’nın saraydan çıkmasını yasaklar.Siddhartha ihtişamlı saray törenlerinde asil bir ailenin prensi olarak boy gösteren ve  her isteğini yerine getirmekle yükümlü olan saray eşrafının hizmetleri ile dünyanın tüm dert ve kederinden izole şekilde keyifli yaşamını sürdürür ve üzerine de bir evlilik yapar.

Kapilavastu ‘da uzun süre sarayda kalan Gautama bir gün tarım festivalinde ilk kez saraydan 29 yaşında dışarı çıkar ve yüksek bir taşın üstünde bağdaş kurup oturur ilk fark ettiği gölgesinin olmadığıdır. Siddhartha etrafı izlemeye başlar ve festival esnasında bir din adamı ,bir hasta adam ,bir fakir adam ve bir ölü adam görür ,bu 4 insani durum onun ilk defa karşılaştığı bir şeydir ve çevresindeki insanların neden acı çekip bir türlü mutlu olamadığını üzerine  derin derin düşünmeye başlar. Tarım festivali esnasında yaşadıkları ve gördükleri kendisini çok etkilemiştir ve daha fazla bilgi edinebilmek için saflığın ve her şeyden vazgeçişinde bir işareti olan beyaz bir atın üstünde tüm rütbelerini, eşi yasodhara ve yeni doğmuş oğlu rahul bırakarak gerçekliği aramak, acının ve tatminsizliğin kaynağını açıklama amacıyla saraydan ayrılıp yollara düşer.


           Çok fazla yer gezer, bu geziler esnasında bu yaşına gelinceye kadar hiç tanık olmadığı büyük yoksulluk, hastalık, sakatlık ve sefalet gibi gerçeklerle yüzleşir ve bu yüzleşmeler zihninde büyük sarsıntılara neden olur ve kendine sormaya devam eder , tüm bu kötülükler neden var ?  ve neden bunlar yaşanıyor? neden insanlar açlık çekiyor? neden hastalıklar, sakatlıklar var? neden bazı insanlar varlıklı, zengin bir hayat sürerken bazı insanlar bu sefil hayatı yaşamaya mecbur kalıyor. Siddhartha artık hayatın diğer bir yüzüyle tanışmıştır ,kendisini derin bir sorgulama ve düşünme evresinin içinde bulur.6 yıl boyunca ganj vadisi boyunca çilekeşler gibi dolanır, bir yanda sefaleti bir yanda zenginliği barındıran hayatın ve insan varlığının anlamını aramaya adar ,sayısız keşiş , bilge ve din adamları ile zaman geçirip sorularına cevap arar , ancak yeterince tatmin olmaz ve bir gün yolu Bodhgaya’ya düşer ,artık sorularının cevabını kendi benliğinde aramaya başlar burada tam 7 hafta geçirir.

Buddha dünya nimetlerinden elini çekmenin bir parçası olarak da saçlarını kazıtır ,budist öğretiye göre dünyadaki baştan çıkarıcı şeyler tüm acıların kaynağıdır ve onlara karşı direnilmelidir. Siddhartha Bodhi Ağacının altına oturur ve meditasyona başlar ,meditasyonu esnasında birçok iblis ve ifrit onu yolundan çevirmeye çalışır ,ilk hafta bodi ağacının altında oturmaya devam eder,ikinci hafta tek bir noktaya bakarak kesintisiz ayakta durur , bir hafta belli bir noktada sürekli daireler çizer ,bu aradada kesintisiz orucuna devam eder ve bu orucundan dolayıda çok zayıflamıştır.

Bir gün Sujata adlı köylü bir bayan onun bu haline çok üzülüp kendisine bir tas sütlaç ikram eder , bu sütlacı yeme konusunda çok uzun süre kendi ile mücadele eder ve her şeyin bir dengesinin olduğunu ve bu dengeninde orta yol olduğu sonucuna varır ve sütlaçtan bir miktar yer ancak bitirmez. Bu sayede budizmin temel bel kemiğini oluşturan orta yol fikri de böylece ortaya çıkmış olur. Siddharta 7 haftanın sonunda dört soylu gerçek olan acının kaynağı ,acı çekme, acının sona ermesine giden yol  ve acının sona ermesi ile ilgili kendince bir sonuca ulaşır ve aydınlanır.

Siddhartaya göre insan sürekli acı çeker acının temelinde de istek ve arzuları vardır ,istek ve arzular yok edilirse insan nirvanaya yani mutluluğa erecektir ve bununda 8 aşamalı bir yolu vardır der , bunlar kısaca doğru görüş, doğru niyet, doğru söz, doğru eylem, namuslu kazanç, doğru çaba, doğru dikkat, doğru konsantrasyon’dur. Artık kendisi bir bilen kişi ,aydınlanmış kişi anlamında Buddha ünvanını alır ve ilk vaazını Varanasi’ye 15 km uzaklıktaki Sarnath’da ilk beş öğrencisine vererek Dharma’nın çarkını çevirir. Zaman geçtikçe çok fazla müridi ve takipçisi olur. Günümüzde özellikle güney doğu Asyada 500.000 milyon civarında takipçisi olduğu bilinen Budizm, zaman’la çok fazla kola ve mezhebe ayrılır , örneğin Japonya’da Zen Budizmi vs türer ,Budizm’in bir inanç mı yoksa bir yaşam felsefesi mi olduğu günümüzde hala tartışılan bir konu olmaya devam etmektedir.


                Budizm ve Buda’yı özetle izah etmeye çalıştım ,farkındayım biraz uzun oldu ancak bu kadar derin bir mevzuyu anlatmak ve yazmak hakikaten zor iş ,konumuza dönelim, bu küçük kasabadaki en önemli nokta Mahabodhi ( büyük aydınlanma ) tapınağı ,burayı görmek için ilerliyoruz , uzun bir yoldan geçtikten sonra ana giriş kapısına ulaşıyoruz. Her tarafta bayraklar var , Budizm’de dua bayrakları çok kullanılmakta , bu bayrakların üzerinde bir takım kutsal metinler var ve bayraklar dalgalandıkça ,kutsal ifadelerin yaydığı enerjinin evrene dağıldıgı düşüncesi hakim.Yukarıdada detaylı izah ettim , 2600 yıl önce tam bu noktada , bir Bodhi ağacının altında bağdaş kurarak 49 gün boyunca meditasyon yapıp gerçeği bulmaya çalışan Siddhartha Gautama’nın bilinçsel olarak aydınladıgı yerdir ve Budacı hacılar için çok kutsaldır.Bu tapınak aynı zamanda  Unesco Dünya kültürü mirası listesindedir.

Bu tapınağın yerini ilk belirleyen Mauryan Budist imparator Ashokadır ve ilk tapınak Ashoka tarafından 3 yüzyılda inşaa ettirilmiş ve tamamen tuğladan yapılan 50 m yüksekliğindeki şu andaki tapınak , 5 ve 6 yüzyıl geç Gupta döneminden kalıntılara sahip olma özelliği ile oldukça tarihi bir yapıdır. Zamanla bir takım ilaveler yapılmış ve 1880’lerdede önemli bir restorasyon geçirmiştir. Tapınağın en üst kısmı 289 kiloluk altın ile kaplıdır ve bu altın 2013 yılında Tayland hükümeti tarafından hediye edilmiştir.
            Ana kapı’ya geldim , burada bir güvenlik noktası var hiçbir şekilde elektronik cihaz ,sırt çantası vs gibi şeylere müsaade edilmiyor ,sıkı bir kontrol var, cep telefonu bile sokamıyorsunuz , bunun nedeni 2013 yılında yapılmaya çalışılan bir terörist saldırısıymış , hemen girişin sag tarafında ücretsiz bir emanet servisi var sıraya girip eşyalarımı teslim ediyorum ,ayakkabılarımı çıkartıp tapınağım içine doğru ilerliyorum öncelikli olarak Budanın ilk bir haftasını geçirdiği Bodi ağacının yanına geliyorum ,ağacın çevresi büyük devasa taş bloklardan yapılmış bir alan ile koruma altına alınmış,çevresini dolanıyorum ve içeri doğru bakıyorum ,görmek çok kolay değil ,arka tarafta bodi ağacının hemen altında elmas taht dedikleri bir nokta var ,bu taht aydınlanma tahtı ve Budanın meditasyon yaptığı yer olarak inanılmakta. Ağaç oldukça büyük ve geniş dalları var ,bu aslında bir incir ağacı ve anavatanı Sri Lanka , bodhi budizm’de bilgelik, aydınlanma anlamına gelmekte.Elimdeki verilere göre buradaki bodi ağacıda gerçek değilmiş ,orijinal ağaca İmparator Ashoka’nın eşi zarar vermiş ( hikayesi karışık ) ,daha sonra bir şekilde orijinal ağacın dalından tekrar yetiştirilmiş. Tam bu köşe noktada çok fazla insan var herkes diz çökmüş bir vaziyette meditasyon yapmakta.

Meditasyon yapan kişi nefesine veya seçilen bir nesneye odaklanıp, ağacın altında veya yakınında sessizce ve sakince oturuyor. Bu eylem ile Buda'nın takip edilmesi ve onun temel farkındalık öğretisinde uygulanmış oluyor ve kişinin farkındalığını ve gerçekliğe dair içgörürününüm arttığına inanılıyor. Bodi ağacının çevresinde tekrar dönüyorum ana taş bir kapı var tam bu noktada insanlar saygılarını sunup dualar ediyor ,tam o anda bir Budist bir keşisin bodi ağacı yaprağı elinde dua ettiğini fark ediyorum, bodi ağacının yaprağı kalp’e benzemekte ve Budizm inanışına göre Bodhi ağacının yaprakları, bir kişinin kalbinde gelişen mutluluk ve barışıda temsil etmekte. Bodi ağacından sonra tapınağın ana merkezine doğru devam ediyorum , tapınağın tüm kenarları çiçekler ile donatılmış , tapınağın çevresinde sürekli dönen insanlar var ,bazı insanlar adaklar bağlıyor ,bazıları dualar ve om mantraları okuyup ağacın etrafında saat yönünde dönüyorlar ,bu sayede ağaca ve Buda'ya saygı ve şükran gösterilmiş oluyor ve aynı zamanda bunu yapan kişiye iyi şans getirmesi umut ediliyor. Bazı insanlar ise avuç içi ve alnı yere değecek şekilde ağacın önünde yere eğiliyorlar veya düz yatıyorlar. Buradaki temel amaç ağaca ve Buda'ya alçakgönüllülüğü ve bağlılıklarını sunuyorlar ve zihinlerini ve bedenlerinide arındırdığına inanıyorlar. Yoğun bir kalabalığın içinden ana tapınak kısmına giriyorum , oldukça kalabalık , 5m yüksekliğinde meditasyon pozisyonunda altın kaplama bir buda heykeli var ,heykelin üstünde birçok obje var , bu ana tapınak kısmında günün belli saatlerinde Budist keşişler tarafından dualar ve ilahiler okunuyor , heykeli ve insan manzaralarını bir süre gözlemliyorum ve kalabalığın arasından sıyrılarak dışarı çıkıyorum.Bu tapınaktaki diğer görmek istediğim mokta Animeshlochana Chaitya olarak bilinen mini kutsal alan, Buda aydınlanmasının ikinci haftasında bu tepeye gider ve Bodhi ağacına doğru gözlerini hiç kırpmadan bakar ,bu alanın önemi burdan gelmekte. Diğer kutsal bir nokta ise Ratnachankrama ( müceverli yol ) olarak bilinen nokta ,cankamana olarak’da biliniyor önünde devasa bir tabelası var ,Buda üçüncü haftasında iki nilüfer çiçeği arasında ileri geri yürümüş ve burası şu anda yükseltilmiş platform ve üstü tamamen çiçekler ile kaplanmış. Yoluma devam ediyorum diğer kutsal bir nokta ratanaghara (mücevherli ev ) olarak bilinen yer, Buda dördüncü haftasını bir gölgelik altında meditasyon yaparak geçirmiş ve burasıda işaretlenmiş mini bir ibadet alanı.

Tapınağın arka kısmına geçiyorum , burada Budist rahipler büyük bir topluluğa vaaz veriyorlar , aynı zamanda yemek dağıtılıyor , hemen sıraya giriyorum banada tamamen yağsız lapa şeklinde pirinç ikram ediyorlar ve afiyetle yiyorum. Tapınağın içinde son noktam Muchalinda gölü oluyor ,göle geldiğimde tam orta kısmında Budanın bir yılan tarafından korunan bir heykeli var , tabi buranında bir hikayesi var , Buda meditasyon yaptığı sırada çok büyük bir fırtına oluyor ve Yılan Kral Mucalinda Buda’yı koruyor , hikayesi özetle böyle. Aslında gezdiğim başka noktalarda var ,stupalar  vs gibi ,ancak konu çok uzuyor ve sıkıcı olmaması adına burada kesiyorum.Tapınaktaki gezim tamamlandı , aslında akşam 7’deki mantralar ile yapılan etkinliği görmek istiyorum ancak buna vaktim yok ,tapınağın çıkışına geliyorum ve emanetteki eşyalarımı teslim alıyorum. Bodhgaya’daki ziyaretim bitmedi ,bu küçük kasaba’da özellikle Budist ülkelerin yaptırdığı çok fazla tapınak var , özellikle Tayland Wat Thai Monastery , Çin , Vietnam ve Tibet tapınakları mimari ve deneyim açısından oldukça etkileyici yerler , aynı zamanda devasa büyük bir Buddha heykelide var onuda ziyaret etmeyi düşünüyorum , Bodhgaya gezimiz devam edecek , bir sonraki seyahatnamede görüşmek üzere herkese sevgiler , saygılar.
Seyahatlerim ile ilgili güncel paylaşımlara erişmek isterseniz instagram ve youtube ‘da yolbizigozler hesaplarını takip edebilirsiniz.